Herkes yazıyor, ben de bıraktığım yerden devam edeyim dedim. Uzun süre ara verdim, ama yazmayı unutmuş değilim çok şükür. Ufak tefek kusurlarıma bakmayın o yüzden. Zaman, zamane dedikleri kavrama kafa yoruyorum çoğu kez.

Peteklerdeki balı gücendirmesek de, balların eski tadı yok. Çiçekler için şarkılar bestelenir, türküler söylenirdi, onlar da kalmadı. Zibidiler, soytarı kılıklı oğlanlar ve kızlar, kendini şarkıcı zanneden, bestekâr yerine koyanlar sahneleri ele geçirdi. Çoğunun söylediği bizim Maraş’ın tabiriyle, it göçürdüm havası… Ne tadı var, ne tuzu. Hastane yemeği gibiler.

Millet sokak ortasında, kıyıda kenarda, kuytuda birbirini öpmeden gülü, karanfili öpmeyi unuttu be… Oğlan kızı öpüyor, kız oğlanı. Alenen… Ne haya kalmış, ne utanma!

RAMAZANDA MİDELER DOYUYOR, YA BEYİNLER!

İşte orada duracaksınız! Ne yesen mide inkâr ediyor. Karın doyuyor ama beyinler boş ve aç! Aç insanların, garibanların, yoksulların doyması için mübarek ramazan. Körler sağırlar, birbirini ağırlar misali, zenginler birbirini ağırlıyor pahalı otellerde. Sofrada aç kimse yok.

Zaten çoğu oruç da tutmuyor.

Oruç garibana, bayram zengine, parası pulu olana dedikleri bu olsa gerek.

Şatafatlı, bol menülü, neredeyse masanın görünemediği gösterişli zengin sofralarına bakın, masalar devriliyor yemeklerin ağırlığından…

Peki ya sokaklar… Garibanlar çöplük karıştırıyor. Semt pazarlarına gidin, özellikle akşam saatlerinde, Suriyeliler başta olmak üzere, atılan çürük, ezik ve uluk sebze ve meyveleri toplarken içi çızz ediyor insanın… Çocuklar sokaklarda sefalet oyunları oynarken, iftar sofralarında dökülen artıklardan Somali’nin tümü karnını doyurur yahu…

PEKİ, EKMEK İSRAFINA NE DEMELİ?

Hı, ne demeli sahiden. Gazetelerde okudum, günde 7 milyon ekmek sokağa atılıyor, çöpe dökülüyormuş. Gazeteler yazıyor, ben bir yerimden uydurmuyorum.

Kediler, köpekler bile ekmek kırıntılarına eyvallah etmiyor, yemiyorlar inadına inadına. İlla ki kemik olacak, illaki et parçası olacak. Eti kim bulmuş ki sen yiyesin be it herif!

Bulduysan bir kemik, kır, parçala, ye!

Et neyine! Çıkmış kilosu 50 liraya, yiyebilirsen!

Ekmekti konu. Hepimiz yiyeceğimizden fazlasını alıyoruz fırından. Sanki yarın deprem olacakmış gibi, sanki yarın kıyamet kopacakmış gibi, sanki yarın darbe girişimi olacakmış gibi, sanki yarın kıtlık baş gösterecekmiş gibi…

İhtiyacımızdan fazlasını almazsak ölürüz sanki. Ölün ulan!

Bir zamanı, bir de ekmek israfını seviyoruz, var mı ötesi koçum?

BAŞKA NE YAZABİLİRİM Kİ…

Bundan böyle, bazı kurumlar yazılarımızın hedefinde ve boş rolünde olacaklar. Başarıyı, övgüyü hak edenleri de ellerimiz patlayana kadar alkışlayacağız. Tek taraflı değil düşüncemiz, aklımız, fikrimiz…

Lakin abidik gubidik başkanları, genel müdürleri, daire başkanları, müdürleri, çalışanları, yedikleri naneleri, ayak takımlarının kurumu nasıl zarara uğrattıklarını, sözde icraatlarını…

Eh, siz de okursunuz herhalde…

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol