Salı günü idi aslında basın toplantısı. Gidelim mi, gitmeyelim mi diye tartışır, düşünürken, karar verdik; gidiyoruz.

Ancak Başkan Mehmet Gürbüz’ün iki günlük ertelemesi ardından Riva Düğün salonundaki açıklama Cuma (dün) gününe sarktı.

İki yıl 2 ay sonra ilk kez merkez basın camiası huzuruna çıkıyordu sayın Mehmet Gürbüz. Zira sosyal medyada hakkında çıkan o kadar çok iddia vardı ki, idama giden adamın bile son arzusunu dinlemek gerek düşüncesinden hareketle, ‘ne diyecek, ne anlatacak?’ diye düşündük ve yola revan olduk.

Zira sosyal medyada çıkan haberler, yorumlar yenilir yutulur gibi değildi. Üstelik de bir sürü belge. Tabi iddialar havada uçuşurken, başkanın eleştiri sınırlarını aşan iddialara vereceği cevapları merak etmedik değil.

*

Yağmur berekettir derler. Yağmurlu havada Elbistan’a, basın toplantısına yarım saat gecikmeli girdik. Riva Düğün Salonu kalabalık. Merkez ve ilçe basın mensupları dışında, bazı belediye meclis üyeleri ve görevlileri de salondaydı.

Belli ki başkan hazırlıklı gelmiş, dersine iyi çalışmıştı.

Ancak salonda ses düzeni berbattı.

Sanki biraz da öfkeli, biraz sinirli gibiydi. Aslına bakılırsa hak vermek de gerekirdi, zira her gün neredeyse pehlivan tefrikası gibi haberleri, aleyhte yorumları ve iddialar çıkıyor, kamuoyunda farklı algılar yaratılıyordu.

Bir linç, bir imha operasyonu ile karşı karşıya idi sanki. Sanki birileri düğmeye basmış, sanki birileri siyasi darbe yapmayı kafasına koymuş, sanki biri veya birileri Gürbüz’ü bitirmek, Ankara’ya karşı küçük düşürmek ister-isterler  gibiydi.

Bunlar her siyasi partide, her dönemde alışılagelmiş, yaşanan şeyler. Siyaset ile uğraşıyorsanız, tahammül edeceksiniz! Ancak eleştiri hakarete, tehdide ve şantaja kadar uzanıyorsa, eleştiri, eleştiri olmaktan çıkıp, linç kampanyasına dönüşüyor, boyutu her geçen gün daha da büyüyorsa, gereken elbette yapılacaktı.

*

Kendisine de sordum; “Başkanım, Elbistan’da nefes alsanız, adım atasanız, yeseniz, içseniz merkezde haber oluyor, yorumlar haberleri takip ediyor. Gerçi günümüzde her kim adına olursa olsun bilgi ve belgeye ulaşmak kolay da, acaba bu belgeleri Maraş’a uçuranlar, belediye içinde köstebek mi var?”

İkinci sorum; 4 şube müdürünü bir odaya tıkayıp, uzman kadrosu ile itibarsızlaştırdığı, pasifize ettiği, üstelik başlarına da birden fazla nöbetçi diktiği şeklindeydi. Bu 4 şube müdürünün akıbetini sordum.

Üçüncü soruda ise, 2 günlük basın toplantısı erteleme arasında, Ankara’ya gittiğinde, kimlerle görüştüğü, AK Parti genel merkezinden bir uyarı alıp almadığı vardı.

Son sorum ise, Neden geldiği günden beri hedef tahtasındaydı, acaba hedef tahtasına konulmasının ardında başkalarının geleceğe yönelik hesapları mı vardı, bu operasyon bir veya birileri ile mi devreye giriyordu?

Tuttu, hepsine de cevap verdi. Nezaketle, teşekkür ederek. Ne dediği, hangi cevabı verdiği haberde var zaten. Buraya yazacak olsam, bir hafta sürer.

*

“Bizim iftiraya, karalamaya, şantaja ayıracak ne vaktimiz ne zamanımız nede bu nu sinesine çekebilecek bir ruh halimiz var. İddialar karşısında belgelerle konuşuyorum. Yapmış olduğunuz alçakça saldırı karşısında yargı önünde hesaplaşacağız” demişti. Demişti ama rahatsızdı. Kim olsa o yoğun iddialar, eleştiriler ve her gün birbirini takip eden haberler karşısında psikolojik olarak yorulur, sinirleri bozulurdu.

O da, söz konusu iddialara yönelik belgelerle cevap verdi, şahsı veya kurum aleyhte çıkan tüm iddiaları yalanladı. Belgeleriyle…

*

Merkezde haber ve yorum yapanlar için de, ‘bu iddiaların altında kalacaklar’ ifadesini kullanırken, devam etti;

“Söz konusu tüm dosyaları getirdim ve tüm basın mensuplarının, dinleyen siyasi partilerin, denetim komisyonlarının tamamının bilgisine açıyorum. Bir iftira yağmuru altındayım. Muhalefet yalanı ne kadar büyük söylerse söylesin. Bu iddiaların hepsinin altında kalacaktır. Çünkü bunların tamamını belgeleriyle, bilgileriyle ve tüm gerçekliğiyle en şeffaf bir şekilde açıklıyorum. Beni istifaya çağıran sevgili muhalefet sözcüleri ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Ali Öztunç, bu iddialarını ispat ederse, kendisinin taleplerini yerine getireceğim. Benim de burada bir talebim var; Söz konusu iddialarınız, yalanlarınız, çirkinlikleriniz burada deşifre olduktan sonra aynı mertlikle yanıt verebilecek misiniz bu çağrıya?

Dedi ve CHP Genel Başkan Yardımcısı, Elbistanlı Ali Öztunç’a cevap hakkı yarattı. (Öztunç bu mesajı iyi okur mu, bekleyeceğiz) Bakalım sayın Öztunç’a karşı hodri meydan çeken Başkan Gürbüz, o kadar iddialı, o kadar kendinden emindi ki, devamında; “İnsanların onuruna kastetmek bu kadar kolay mı? Milletin gönüllerini bulandırırken, seçilmiş insanları töhmet altında bırakırken yalanlarınızla devletin kurumlarını itibarsızlaştırmaya çalışırken, milletin yüzüne nasıl bakacaksınız?” demişti.

Şimdi top sayın Ali Öztunç’ta…

*

Sonra yine iddialara cevaplar… Kalkıp burada hepsini tek-tek yazacak olsam, sayfalar kifayet etmeyecek!  Ama bir şey söyledi; “Bu iftiraları atanlar matematik bilmiyor, eğer biliyorlarsa da çok profesyonel yalancılar. Bu iftiraların altında kalacaksınız ve ezileceksiniz. Elbette ki siyasiler toplumun huzuruna çıkıp hesap verecektir. Atılan iftiralar karşısında basın mensubu arkadaşlarımızdan rica ediyorum, bu haberleri kamuoyuna sunmadan önce araştırsınlar.  Bizim iftiraya, karalamaya, şantaja ayıracak ne vaktimiz ne zamanımız nede bu nu sinesine çekebilecek bir ruh halimiz var.  Yapmış olduğunuz alçakça saldırı karşısında yargı önünde hesaplaşacağız.”

Zaten belliydi, bu iş ya mahkemede bitecekti, ya karakolda…

*

Biliyorum, yazı uzadı. Siz de uzun yazılardan sıkılıyorsunuz! Son cümlem; her ne kadar canından bezmiş, yorulmuş, ruh hali paramparça olmuş olsa da, Başkan sayın Mehmet Gürbüz’ün tüm iddialara verecek cevabı vardı ve dersine iyi çalıştığı her halinden belliydi. Neticede O da insandı, etten kemikten yaratılmıştı. O’nun da sinir katsayıları zaman zaman artış gösteriyordu ama anket sonuçlarına baktığımızda, her alanda bir memnuniyet vardı ve bu memnuniyetin yüzde oranı hep 60’ın üzerinde seyrediyordu.

Özgüven sahibiydi. Kararlıydı, dik duruyordu. Hemen pes edecek, boyun eğecek, ‘benden bu kadar!’ deyip kaçacak, tehdit ve şantajlar karşısında tırsacak, bırakıp gidecek birine benzemiyordu.

Akşam iftar saati yaklaşırken aradığım değerli milletvekilimiz sayın Ahmet Özdemir de Başkan sayın Gürbüz’ün arkasında, yanında idi ve her zaman da destek olacağına dair düşüncelerini paylaşıyordu.

*

Bir kere, ilçede sevilen, sayılan insan. Dürüst olduğuna inanıyorum. Hataları, eksiklikleri de olabilir. İnsan neticede. Ancak onun devlet-millet malına zarar vereceğine, bireysel çıkarlar için uğraş göstereceğine, kul hakkına riayet edip, devletin delikli kuruşuna tenezzül edeceğine inanmadım, inanmıyorum.

Varsa eksiği, yalanı, yediği-içtiği, boğazından geçtiği, devletin eli kolu uzun, yargı orada. Tespit edilir, cezasını çeker.

Kaldı ki, denetlenmesi için Sayıştay’a bile mektup yazan başkan. Özgüveni yüksek demem o yüzden.

Her siyasi partide, her dönemde başkanlar için çamur at izi kalsın operasyonları yaşanır, yaşanacak. Hesap vermekten kaçınmayanlar, alnı ak olanlar, kul hakkına riayet edenler, kendisine emanet edilen koltuğa ve kuruma ihanet etmeyenler hep haklı çıkmıştır, çıkacaktır.

Yolun açık olsun sayın Gürbüz!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol