Öyle zamanlarımız, öyle anlarımız oluyor ki, neye üzülüp neye güleceğimizi, kime ve neden kahredeceğimizi bilmeden gelip geçen günler içinde bazen kendi kendime söylemiyor değilim; 'Boş ver Kezban Hanım, aldırma, değmez!’ diyorum içimden.
Fakat bakıyorsun sağa sola, karşılaştıklarına, duyduklarına, okuduklarına, başlıktaki gibi, üzülmemek elde değilmiş!
Şarkılardaki gibi, ‘üzüldüğün şeye bak!’ dese de mısralar, notalar, ya zaman sizi yoruyor, ya da çok sevdikleriniz, ya da gönül verdiğiniz parti, veya tuttuğunuz takım.
Beki de çevreniz, kimbilir!
*
Demek ki neymiş sen iyi olursan herkes iyiymiş..
Değer verdiğin yanında olunca kendini güvende sandığın hatta olmayan
karakterini varmış gibi görmek ve göstermek için onu öven söylemlerde bulunduğun küçük insanlara verdiğin emeğin israfından utanıyor insan.
Hep yalan hep inkâr eden kendi kendilerinden korkan bukalemun gibi her kılığa bürünen küçük insanlara zaman harcamak israfın en masraflısıymış.
*
Hele hele bir de başkaları hakkında konuşup mangalda kül bırakmazlar da yüz yüze gelince en karakterlisi oluverirler ya şaşırmamak elde değil şaşırmaktan öte onun adına utanır insan. Nasıl bir hayal kırıklığı değil mi?
Beşeri ilişkilerin geldiği son durum.
Küçük bir tespit diyelim. Naçizane.





