Bu kaçıncı?

Uçağımız yine inemedi, yine Gaziantep Havaalanına indi geçen hafta. Gerçi her hafta böyle de, neyse… Yolcular yine mağdurmuş, yine perişanmış, rezalet sürüp gidiyormuş kimin umurunda?

Yahu yeter Allah aşkına yeter! Yeteri bilir misiniz siz!

Milleti canından bezdirdiniz. Sabrımızın sınırlarını zorluyorsunuz, farkında mısınız?

Fırtına yok, yağmur yok, kar yok ancak uçak inemiyor. Bir yerde arıza var ama nerede, kim veya kimlerde, bilebilene aşk olsun!

*

Yazmaktan bilgisayarın klavyesi isyan eder hale geldi. Dilimizde tüy bitti, nefesimiz kesildi konuşmaktan, ama siz söz ve güç sahibi kimseler duyarsız kalmaya devam ettiğiniz yetmiyormuş gibi, ısrar etmeyi sürdürdünüz!

Ne zaman haberleri giriyoruz sitemize, gazetemize, okur da dalgasını geçiyor haklı olarak; ‘Biz büyükşehir değil, Gaziantep’in ilçesiyiz!’ diyorlar.

‘Kapatsınlar, çalışanlarına boşuna maaş vermesinler! Kul hakkı var!’ diye şaka değil, ciddi ciddi gırgır geçenler var.

Hele hele Elazığ’lı bir okurun yorumu daha ilginç geldi; ‘Keşke Elazığ’a inse de misafir etsek sizleri…’ Merak etme sevgili okurum, gün gelir, o dediğin de gerçekleşir bir gün.

Sen yine niyetini halis tut!

*

Hani bir televizyon dizisi vardı TRT1’de gösterilen, Perran Kutman oynuyordu başrolde. Mahallenin iyilik ve yardım meleği Perran Kutman’ın oturduğu apartmanda bir sakatlık, bir arıza olduğunda apartman sakinlerinden biri bağırırdı açık pencereden, “Yöneticimiz uyuyor mu?”

Evet, biz de soruyoruz, bu şehirden sorumlu olduğunu ileri sürenler, iddia edenler, uyuyor musunuz sahiden?

Kış da geçti, gözünüzü seveyim artık uyanın!

*

Bu kaçıncı birader, bu kaçıncı işkence, bu kaçıncı çile. Merhum Necip Fazıl Kısakürek hayatta olsaydı, herhalde ‘Çile’ isimli eserini yeniler, ilavelerle rezaleti eserine koyardı.

Göz görüyor!

Gönül katlanıyor ve inciniyor da bir yere kadar!

İnsanlar rezil rüsva oluyor! Bunun hastası var, çoluk çocuklusu var, zamanla yarışan iş insanı var, öğrencisi var, doktorla randevusu olup da saatinde gelip gidemeyenler var…

Anma siz yoksunuz ortalıkta!

Çarşıbaşı yolu değil ki, iki dakikada gidip gelesin. Kilis’e yakın Gaziantep havaalanı ile aramız neredeyse 100 kilometre.

Can mı dayanır buna?

*

Ama siz…

Vatandaşın isyanına, yüksek sesle düşünmesine, arada günaha girmesine nasıl dayanıyorsunuz, anladıysam Arap olayım!

Bu şehir sahipsiz diyorlar, “Yok canım, olur mu, bu şehrin valisi var, koskoca işadamları var, anlı şanlı siyasetçileri var, meseleyi sürekli gündemde tutan duyarlı basın mensupları var, düzelir, düzelir, düzelir… Sabır, sabır, sabır” diyorsunuz ya, ifrit oluyorum valla…

Tabi ki sabrın sonu selamet. Ancak… Sabır, sabır da, nereye ve ne zamana kadar?!

Sizler var olduğunuz müddetçe, bu şehirde sabır taşı da çatlar, siz de adamı verem edersiniz?

Korona öldürmez belki ama siz adamı ecelinden evvel öldürmeye birebirsiniz! Vallahi de öyle, billahi de öyle…

*

Fiziki anlamda Havaalanımıza eklemeler yapıldı, dünyanın parası harcandı. Madem bir işe yaramıyor, madem biz komşu illere gidip gelmeye mecbur ve mahkum kalıyoruz, o halde kapatın gitsin!

Alıştık nasıl olsa! Alıştığımız Havaalanına uçaklar inip kalkmazmış!

Don gibi…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol