Bu yaklaşım, bu ifade bana ait değil. Bir ulusal günlük gazetenin köşe yazarını okurken, dikkatimi çekti, dur dedim, bundan harika bir köşe yazısı çıkar.

Zaten geçenlerde, ‘Ezberletilmişi kalıplara sokulmuş siyaset’ başlıklı yazımın devamı olur düşüncesinden hareketle bu meseleye değinmeye karar verdim.

*

Pragmatist (Zamane şartları sebebiyle pek çok insanın takındığı maske, çıkarcı, kendinden başka kimseyi düşünmeyen, kendi çıkarı için here türlü oyunu mübah sayan zihniyet) popülizm; parti varlığını siyasetçinin kişiliğini-karakterini yok etti. Hayata bakış, politik görüş, siyasi değer, ideolojik duruş önemsenemez hale geldi, getirildi.

Aksi zihniyete yenik düşen bu siyasal sistem, vasatı, bayalığı, kalitesizliği, değersizliği yüceltti, tavana yapmasına zaman ve zemin hazırladı.

Önümüzde bir seçim var.

Bakıyorum, herkes kendini potansiyel milletvekili yerine koymuş. Kazanacağından emin. Kısmeti aklına getirmiyor. Ne çapını sorguluyor, ne özgül ağırlığından söz ediyor, ne karekökünü hesaplıyor, ‘Benden iyisi, Şam’da kayası’ tesellisi ve özgüveni ile kendisini daha şimdiden Türkiye Büyük Millet Meclisi sıralarında görüyor.

*

Kuşkusuz her gönülde bir aslan yatar. İsteriz ki milletvekili olarak bizi Meclis’te temsil edeceklerin Şeyhadil’de ziyaret edebileceği, fatiha okuyabileceği aileleri, yakınları olsun.

Şehri bilsin. Bu şehrin hafızası insanları tanısın, mahallesinden, sokağından geçmiş olsun. Şehir milliyetçiliği denen kavramı bir özümsesin önce!

Yoksa, piyangodan çıkar gibi, torbadan çıkar gibi, tepeden iner gibi gelip de bizi yönetmeye kalkışmasın kimse!

Diyorum ama son sözü Ankara söylüyor. Bize de lahmacun yemek düşüyor.

Hayata bakış, politik görüş, siyasi değer, ideolojik duruş önemsenemeyip, ‘Ben bu işi iyi yaparım!’ diyenlerden çektik ne çektiysek.

‘O iş bende!’ diyenlerden. ‘Merak etme, bana emanetsin, zaten bu meselede uzmanım!’ deyip umut saçanlardan çektik ne çektiysek.

Herkese yeşil ışık yakandan, mavi boncuk dağıtandan, yeşil ışık yakanlardan çektik ne çektiysek.

*

Kimse gerçeklerle yüzleşmek istemiyor. Çünkü bu meselede bir fikri yok söyleyecek. Evet, gerçeklerden kaçış yok, her şeyi sayıya, niceliğe indirgeyen siyaset mühendisliği politik hayatı kirletti. Ne kadar deterjan dökseniz yok, temizlenmiyor.

Bir de diyorlar ki, ‘Erdoğan gitsin de ne olursa olsun, kim gelirse gelsin!’ Demesi kolay da, bunun bir de da’sı var!

Gitsin de, sorunları çözebilecek kadronuz, yeteneğiniz, gücünüz var mı, onu söyleyin de canımı yiyin!

Yoksa işinize bakın!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol