banner1572

Diyorsam, bir bildiğim var diyeceğim de aslında bir bildiğim yok, lafın gelişi işte! İnsanoğlu fırsatçı. Acıdan, mağduriyetten nemalanmayı çalışmayı seviyoruz toplum olarak. Başkalarının acısı üzerinden kendimize bir şeyler koparmayı marifet, insanlık sayıyoruz.

Depremden sonra şehir toparlanıyor diyoruz, fakat bakıyorsun, imarsız, ruhsatsız kaçak yapılaşmalar hız kesmiyor. Kimden duysam, kimden dinlesem özellikle kırsal kesimde veya şehrin hemen yanı başında, bakıyorsun kaçak yapı dikilivermiş.

Görenler görmezden geliyor, duyanlar kulağına pamuk tıkıyor, takip etmesi, gerekirse yıkılması gereken kaçak ve ruhsatsız yapıları yapanların yanına kâr kalıyor.

Ne kanun tanıyan var, ne imarı bilen, ne ruhsattan haberi olan.

Yatacak yeriniz yok sizin, yok!

*

Yolda yürüyorum, temizlikçi vatandaş, kaldırım kenarına, hayvansever, hamiyetsever vatandaşlarca kediler-köpekler için konan mamaları-yiyecekleri çöp diye alıyor ve çöp tenekesine atıyor.

‘Bak bunlar bu soğukta, karda-kışta titreyen, acıkan masum hayvanlar içindi, ne diye kaldırıp çöp kovasına attın!’ dediğimde bön bön suratıma bakıyor.

Onlar da canlı, onların da yavruları var. Ama onlara reva görülen bir avuç mama, yiyecek, sorumsuz, saygısız kimseler tarafından kaldırılıyor, sözüm ona temizlik yapıyor.

Var mı senin yatacak yerin, söyle!

*

Hafta içinde, İstanbul-Kahramanmaraş seferi yapan uçak yine inememiş havaalanımıza.

Hava muhalefeti denen nesnenin h.m’s bile yokken, herhangi bir geçerli sebep belirtilmeden uçak inemiyor. Şimdiye, bugüne kadar takılamayan, yılan hikayesine dönen ILS cihazını bahane ediyorduk.

O da takıldı. Yoksa takılmadı da bizimle eğleniyorlar, dalga mı geçiyorlar anlamış değilim de, kar-kış, fırtına bile yokken, günlük güneşlik havada uçak neden inemiyor, birileri, bu meseleler için kafa yoran, sözüm ona mesai harcayan, çalmadık-gitmedik kapı bırakmayanlara soruyorum!

Sizin yatacak yeriniz var mı?

*

Uyuşturucu tacirleri şehirde cirit atıyor. Bize Cumhuriyet Savcılığından ve Emniyet Müdürlüğünden gelen haberlerden anlıyoruz ki, neredeyse her gün zehir tacirlerinden biri-birkaçı yakalanıyor, tutuklanıyor. Fakat zehir tacirler genç yavrularımızı zehirlemeye devam ederken, insanları zehirleyen, insanları uyuşturucu batağına iten şerefsizlerin sayısı nedense her geçen gün artıyor.

Uyuşturucu kullananların ilk okul çağına kadar indiği söyleniyor.

Küçük çocuklarımız bu zehir tacirlerinin tuzağına düşürülüyor.

Vallahi yatacak yeriniz yok sizin şerefsizler!

*

Asgari ücret aha bugün, aha yarın belli oldu, olacak diye sabırla bekler, haberleri dört gözle takip ederken, kulaklarımız gelecek müjdede, televizyon ekranlarında.

Bakan veya sendikacı. Hepsi oyunun birer parçası. Vatandaşı oyalayıp duruyorlar. Sendikacısı işverenle-hükümetle ortak zaten. İşçiden yanaymış, işçinin haklarını arıyormuş, kolluyormuş, hikâye… Oynan, sahneye konulan bir oyun ve o toplantılara katılanlar birer figüran. 

Daha önce de söyledim, asgari ücret dediğimiz rakam belli ve Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ajandasında, aklında duruyor. Asıl patron O. Sayın Erdoğan ne derse de o…

Çıkıp açıklayacak birkaç güne kadar.

Fakat daha asgari ücret açıklanmadan piyasalara bakıyorum, gazeteleri okuyor, televizyonda haberleri dinliyorum, esnaf zamları bindirmiş bile. Ne insaf kalmış, ne Allah korkusu!

Deprem aklımızı da almış, haberimiz yok!

Ve yatacak yeriniz yok!

*

Adamın evi hafif hasarlı. Zaten gidip evinde kalıyor ailecek. Fakat hangi kurnazlıkla aldı bilinmez, gidip konteyner istiyor, alıyor ve oturuyormuş-kalıyormuş gibi yaparak, şimdiye kadar gelen nakdi ve ayni yardımları aslan gibi cebine-kilerine katıyor, zaten son model Mercedes araba kapıda, din iman dersen senden benden Müslüman.

Allah’tan korkmaz, kuldan utanmazlar, namazda camide en ön safta ibadetini yaparken, hiç vicdanı sızlamıyor olacak ki, kul hakkına gelince hak getire!

Ve tutuyor, devletin tahsis ettiği konteyneri kiraya veriyor.

Dinime imanıma yatacak yerin-yeriniz yok sizin!

*

Şehrin dört bir yanı şantiye alanı gibi. Toparlanıyoruz inşallah. Trafik sıkıntılı bu günlerde. Ta ki konutlar bitene, yeni caddeler, yeni sokaklar, yeni bulvarlar olana kadar.

Şehir birkaç cadde, birkaç bulvar üzerinden yürüyor.

Trafik kalabalık, sıkışık. Sürücüler de maşallah bir kabadayı ki, zannedersin dizi oyuncusu. Trafik polisine kafa tutanlara bile var, kuralları ihlal ettiğini bile bile görevini yapan memura ceza yazdırmamak için ‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun, Hakkari’yi gördün mü, kendine haritadan yer beğen!’ diyen küstahlar, şımarıklar, terbiyesizler var!

Var mı yatacak yeriniz!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1413

banner1560

banner1574