Aslında bugün kiriş kırmak, kolon kesmek üzerine yazacaktım, baktım gündem yoğun, ‘Boş ver oğlum Fiskeci, sende malzeme çok, fırsat bulduğunda onu da yazarsın!’ deyip başka meseleye balıklama dalayım istedim.

Şunu bilir bunu söylerim, yazarım; bu şehrin markalarına@firmalarına sahip çıkmaz isek, birileri gelir, elinden alır götürür! Markaları@firmaları  yıpratmak adına kimin çocuğu olduğu belli olmayan veletlerin aşağılık hakaretlerine, küfürlerine maruz kalmak müstehak olmasın!

*

Şatafatı, zaman geçirmeyi, günü kurtarmayı bir kenara bırakın artık! Vatandaşa, gazeteci camiasına tasarrufu öneriyorsunuz, israfın kralı sizde. En büyük israfınız zaman. Şehrin dağlar kadar sorunu var, vakit öldürüyorsunuz, zaman geçiriyorsunuz, günü kurtarma politikası ile bizleri kandırıyor, uyutuyorsunuz! Bırakın artık şu ‘hayırlı olsun!’ ziyaretlerini, bırakın şu lüzumsuz ahbap çavuş ilişkilerini, bırakın şu ‘uzayan dal bizden olsun!’ ucuzluğunu.

Bu şehre bakan geliyor bu aralar. Sık sık! ‘Hadi döller, havaalanına! Niye? Eee, bakan geliyor oğlum, durma, hadi!’

Konu komşu çağırıyorlar, bakan karşılanacak, durmayın!

Tamam, sayın bakanlar hoş geldi, sefalar getirdi. Safalar getirsin de, gelirken ne getirdi, ona bakmayacak mıyız! Heybesinde, filesinde, çantasında, sepetinde ne var diye!

Getirdiği yok ama götürdükleri var! Tarhana, fıstık ezmesi, dondurma… ‘Bagaj doldu mu oğlum, tamam!’

Güle güle sayın bakanım!

*

İyi güzel de, sayın bakan başımızın tacı, biz misafir severiz, konuklarımızı ağırlamasını da biliriz hamdolsun, maşallah-işallah!

Ama bu kadar şatafata, tantanaya ne gerek var. Bırakın herkes yerinde dursun, işine gücüne baksın!

Valim gitsin, iktidarın il başkanı, belediye başkanı gitsin, milletvekili de gitsin Maraş’ta ise, öbürlerine ne oluyor? Çok mu gözüksün, kalabalık itibar mı sağlara bize, bakan memnun kalsın, yeter! Bir şey getirmese de olur!

Mutlu ayrılsın, en büyük kazanç o bizim için!

‘Arkadaşlar, yarın nerede aşure var, hep birlikte gidelim! Canım aşure çekti, vakit geçer hem de!’

*

Dedim ya, bazıları değil, çoğu, özellikle siyasiler, kendinde bir şey olmayınca, fotoğraf çektirdiklerinden güç alırlar.

Çek oğlum fotoğrafı. ‘Ankara, Ankara duy sesimizi, gör bizi!’ bak, bakanı karşıladık, fotoğraf bile çektirdik, nasıl da yakışıklı çıkmışım ama!

Akşam hanıma hava atarım.

‘Sayın siyasi, bir sorum var, cevap verir misiniz?’ suratı ekşi ayran içmişe dönüyor. Gönülsüz, gönülsüz, isteksiz bir şekilde cevap alırsın; ‘Ede, sayın basın kusura bakma, istişare toplantısı var, ona yetişmem lazım!’

Ne, neyin istişaresi?

No cevap!

Dedim ya, ne de olsa bazılarımız fotoğraf çektirdiklerinden güç alıyor. Kendinde bir şey olmayınca içimden şunu demek geçiyor, ‘Valla helal olsun, senin için, pardon sizin için ağlayan göze yazık!’

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol