Milletvekilleri seçilince, Meclis’e gidince, arkasından koşturan, el etek öpen, ‘bir emrin var mı sayın vekilim!’ diyen, etraflarında pervane olan, tuvalete gitse peçete tutacak kadar cıvışanlar çıkıyor günümüz Türkiye’sinde.

Bilumum başkan, bilumum başkan yardımcısı veya bilumum milletvekili her neyse, biraz hovarda ise eğlence merkezlerine de götürülür, otellerde yerleri de ayarlanır, nasıl olsa bunların, bu yılışıklıkların geri dönüşü olacaktır mutlaka, kuyruk gibi peşinde koşarlar.

Tuvalete gitse sayın başkan, başkan yardımcısı veya milletvekili, kapısında bekler, ‘beyefendi çok güzel sosurdunuz!’ derler, parasını da ödeyip düğme iliklerler!

Peçetesini bile tutarlar!

Bereket versin şahsım şehrinde böyle cıvıklık yapanlar yok. Olsa feriştahları olsa yazarım!

*

Dün X’in peşinde kuyruk gibi gezenler, çantasını taşıyanlar, arabasının kapısını açıp ‘buyurun beyefendi’ diyenler, bakmışsınız bir dönem sonra başkasının elini, eteğini öpme yarışında. X’in dönemi bitmiştir, yeni peşinden gidilecek olan artık Z’dir. Yağmur nerede, tarla orada misali. Ya da çıkar, rant, beklenti…

Aynı adamlar!

Kimse kimseye beleş öpücük, hatta selam bile vermiyor! Çünkü herkesin bir fiyatı, her selamın bir 'aleykümselam'ı var.  

Makamında otururlar, talimat beklerler, korumalığını bile yapacak kadar ileri gidip, bir önceki dönemde yanında olduğu, onun dönemi, havası, etiketi bittiği için yanına bile yaklaşmayı bırakın, gittiği kaldırımı değiştirmezlerse, ki çok değiştirmişlerdir, adam değilim.

*

Kral öldü, yaşasın yeni kral soysuzluğu her dönemde yaşandı, daha da çok yaşanacak, bizler de tanık olacağız.

Bir dönem bitmiş, yeni bir dönem başlamış, artık eskiye rağbet olsa bitpazarına nur yağacağından, eskinin hükmü kalmamıştır, gazetelere zayi ilanı bile verilmiştir, şimdi moda, şimdi devir yeni seçilen bilumum başkanlar, bilumum başkan yardımcıları, bilumum siyasetçiler, (isterseniz çoğunlukla milletvekili) diyebilirsiniz.

O bilumumların ağzının içine bakılır, ricaları bile kanun hükmünde kararname niyetine sayılır, tüm imkânları seferber edilir, nasıl olsa geri dönüşü olacaktır bir şekilde, ver Allah’ın verdiğine misali, harcar da harcar.

Eh, kaz gelen yerden tavuk mu esirgenirmiş!

*

Bir gariban gelse yanına, işyerine, ‘açım, bir ölmüş tavuk dürümü ısmarla da karnım doysun!’ dese ya duymazdan gelir, duysa da ‘başka kapıyı’ işaret eder, bir de çalım satar, surat sallandırır.

Sanki gariban kendisinden işyerinin tapusunu istedi, sanki cebindeki paranın tamamını…

Garibanın, yoksulun canı cehenneme! Oy için kapısına gittikleri, kerhen de olsa ellerini sıktıkları, gülümseyerek sırtını sıvazladıkları kenar mahalle garibanının oğlunun-kızının düğününe gittiklerini göreniniz, duyanınız var mı?

Başkanlar varken, siyasiler, (genelde milletvekilleri) varken, garibanı başkaları doyursun, başka kapıya gitsinler!

Yeter ki senin adamının gönlü hoş olsun, yeter ki sen yalakalığın en kralını yap, sponsorluk görevini tam ifa et, benim adamım kim oluyor ki?

*

Bu zihniyet insanların tüm uzuvlarına kadar sirayet etmişten, ne adaletten, ne partiden, ne tuttuğun takımdan, ne oy verdiğin siyasi iradeden, ne kul  hakkından, ne insanlıktan söz edeceksin ki.

Hepsi yerlerde sürünüyor!

Patlat oğlum şuradan bir türkü, karnımızı boş ver, bari ruhumuz duysun!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol