Başla ki ben neler olacağını anlatırım sana bilahare. Belki yarın, belki yarından da yakın diyeceğim bir takvim belirlemesem de, belki de yeni bir mahalli seçim arefesinde, anlatacaklarım pek iyimser tablo içermeyecekse, bazılarının canını acıtacaksa, işine gelmeyecekse bile, yazmak zorundayım.

Bu, toplumun, mesleğimin bana verdiği bir görev, misyon.

Şimdilik iyimser tablolarla çıkıyorum karşınıza.

Süre veriyorum seçilmişlere. Zaman tanıyorum, puan veriyorum derken iyimser tablolarla belki de bir anlamda  destek veriyorum. Giden atın başına vurulmaz misali, heyecanını, çalışma aşkını, şevkini kırmak şehre zarar sayılır, ama gerçeklerin de bir gün gün yüzüne çıkma gibi huyu vardır.

*

Dedim ya, şimdilik, şimdiye kadar yazdıklarım, anlattıklarım en iyimser senaryolar, maceralar, heyecan yüklü kervanlar.

Kötülerini, uyumsuzluklarını, yerine getirilmeyen vaatlerini, attığın gümrüksüz palavralarını, bizi uyutmaktan öteye gitmeyen iyimser ve gülümseyen yüzünü  anlatırsam günün birinde, ki o zaman bir gün mutlaka gelecek, iştahınız kaçar, uykularınız zehir olur!

*

Benim mutlak mutlan ile işim yok!

Onu siyasi partiler düşünsün! Bırak onlar kendi mecralarında dolanıp dursunlar! Varsın birbirlerini yesinler çok da umurumda değil.

Ben şehrin, ekonomik, kültürel, sosyal ve yaşanılır yüzünü, vatandaşın yaşamını kolaylaştırma noktasında yapılanı-yapılmayanı, bize dayatılan siyasileri, sorumsuz sorumlu bilumum başkanları taşırım gündeme.

Ve gazetecilik mesleğinin itibarını iki paralık eden, çapulcu, tehdit ve şantajı çıkar amaçlı, silah gibi kullanıp, kendini hakim ve savcı yerine koyan dangalakları, meczup, ceberrut takımını da unutmadan.

*

Bakın, işletmelerimiz, fabrikalarımız patır patır dökülüyor. İflas edenler, konkordato ilan edenler, küçülenler, ve ülke yanında adres-el değiştiren işletmeler kaçıyor bu şehirden. Giden gidene. Kal diyemezsin, demen için şartları olgunlaştırman, iyileştirmen gerek. En son Atıf Şirikçi de gidiyor Mısır’a diğerleri gibi. Küçük ve orta ölçekli esnaf ise en yakın komşu şehirlere taşıyor işyerini.

Gitme diyemezsin, kal diyemezsin, böyle bir şansın, lüksün yokken, onu şehirde tutacak şartları iyileştirmezsen, gidene engel olamazsın!

*

Gaziantep’ten biri çıkıyor, Maraş’ın dondurmasına sahiplenme adına, üstelik de ürününün etiketine ‘Maraş usulü’ yazarak hem haksız rekabete kapı aralıyor, hem mesleki etik kuralları çiğniyor, oda başkanı seçilebilmek için bizim üzerimizden siyaset yapıyor aklı sıra.

Dalga geçer gibi, bizim markalarımızı merdivenaltı diye tabir ediyor, sahipleniyor mu, hakaret mi ediyor, rekabet için yarış mı düzenledi kendince, bilemedim. Ama açıklamaları, tavırları hiç etik değil. Bizim peşimize düşeceğine mesleki ahlakın peşine düşsen daha iyi olacak sevgili  dondurmacı kardeşim!

Buna rağmen bizim siyasiler, oda başkanları, etkili ve yetkili kurumlar seyrediyor, aldırmıyor belki de.

*

Siyasilerimize bakıyorum, maşallah ve inşallah Ankara’dan beri geldikleri yok. Bol bol fotoğraf çektir, işlem tamam. Maraş’a gelince de halkın arasına girmekten imtina ediyorlar. Karışırlarsa halkın içine, esnafın derdini dinleseler, verecek cevapları olmayınca, görüşmemek, karışmamak en iyisi deyip geldiklerinde il başkanlığı binasından dışarı kafalarını uzatmıyorlar muhtemelen. Biri görür de bir şey sorar, bir şey ister diye herhalde.

Gittikleri makam, isimler mutlaka önemli. Ama gidince Maraş adına heybelerinde bir şeyler getiriyorlar mı bize. Bir müjde, bir umut, bir proje, bir yatırım. Yahu Nurdağı-Türkoğlu arası sıcak asfaltı bile sayın Cumhurbaşkanımıza (Allah O’nu var etsin!) iletmeye korkuyorsunuz, daha ne deyim size!

Daha sayayım mı, daha ileri gideyim mi?  

*

Ve muhtemelen son cümlem şu olacak!

Helva da kavrulduysa şehrinin, ilçenin ruhuna fatiha okumayı unutma! Allah kabul eylesin, amin!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol