Depremden bu yana, herkesin sorduğu soru bu. Sorana da cevabını kendi veriyor bir yerde.
Arkadaşlarla konuşuyoruz, dikkat ediyorum sorun aynı, ortak. Ulaşım, iletişim, kesilen sular, toz toprak içinde bir şehir ve en önemlisi de Arasa Otoparkı yıkılacak mı, yıkılmayacak mı?
İşyerime gelen müşterilerim özellikle ulaşımdan şikâyetçiler. Tabi gelen müşterilerim farklı partilerden, kimliklerden. Hepsinin kafasındaki isim, tarih ve olaylar farklı.
Birinin onay verdiğine öbürü karşı çıkıyor, karşıt görüşte bir başkası tarafından kabul görüyor iken, tartışırken, sohbet ederken nihayetinde bir ortak noktada buluşuyorlar.
Önemli olan da bu!
*
Birden fazla işyeri olan iş kadınıyım. Daha önce de yazdım, işkoliğim. Özellikle deprem sonrası çok badireler atlattım. Pes etmeyi sevmem, mücadeleyi severim. Bedelini ödeyene kadar.
Neyse… Müşterilerim geldiğinde kendi aramızda konuşur, tartışır, şehrin sorunlarını tartışırız. Farklı kültürlerden, farklı semtlerden, farklı partilerden bayan veya erkek, mesele şehir olduğunda Arasa Otoparkı ilk sıraya oturuyor.
Yıkılsın mı, yıkılmasın mı?
Şehirde ciddi bir otopark sorunu var. Sonra milli servet yıkılacak olan. Şehir büyüyor, araç sayısı artıyor ama Arasa Otoparkının yıkılıp yıkılmayacağı şehrin ana gündemine oturuyor.
Sanki başka derdimiz, başka kaygımız yokmuş gibi.
Müşterilerimle konuşur, tartışırken, yıkılmaması gerekliliği ağır basıyor.
Yazık diyorlar, günah diyorlar, milli servet diyorlar. Özetle, yıkılmasını istemeyen çoğunlukta.
*
Ben de bir esnafım. İşkadınıyım dedim. Fakat işyerlerimdeki bakım-onarım-tamirat nedeniyle çok sayıda kendini usta yerine koyan açgözlü, fırsat düşkünü, acıma ve merhamet duygularından yoksun insanlarla, pardon esnafla karşılaştım.
Ustayım diyor, alakası yok, yevmiyesini de şişirdikçe şişiriyor kendince, fakat işi çıraklara, acemilere veya işi verdiği bir başkasına yaptırıyor.
Bu arada, yaptırdığım işlerden ötürü çırak oldum, kalfa oldum, amele oldum, usta oldum.
Esnafımızda kul hakkı ve Allah korkusu diye bir şey kalmamış.
*
Şu sıralar mahallelerde, işyerlerinde su kesintileri yaşanıyor. Muhtemelen çalışmalardan dolayı elektrik kesintileri de eklenince buna, evlerimizde-işyerlerimizdeki beyaz eşyaların halini siz düşünün.
Su ve elektrik olmayınca hayat normalden çıkıyor, yaşam işkenceye dönüşüyor.
Deprem sonrası çektiğimiz işkence yetmiyor muydu?





