Bugünlerde ülkenin gündemi Sedat Peker ve videoları… En son altıncısı yayınlandı, ortalık toz duman. Ülkenin her yanında Sedat Peker fırtınası esiyor. Haliyle şapkalar, çatılar uçuşuyor, ağaçlar devriliyor. Kiminle konuşsanız, kiminle hanek etseniz, herkes ‘Sedat Peker’in son videosunu izledin mi?’ sorusunu soruyor!
Soru ve yorumlar birbirini takip ediyor. Seveni, sempati duyanı da var, nefret edeni de. Ki günlük ve sosyal yaşamda gayet normal bunlar. Kim kimi sevmekte ne kadar samimi, o da tartışılır zaten.
Ancak, ortalığın gerçekten toz duman olduğu şu günlerde mayına basmak istemem.
Dedim ya, sıcak, ele yakan kulisleri, cümleleri cımbızla çekiyorum yüreğimden. Her şey her yerde söylenmiyor, yazılmıyor. Yerin kulağı var misali.
*
Yoruluyorsunuz.
Akşama kadar habere git, alacakları devşir, fatura götür, eş-dost ziyareti yap, misafirleri ağırla… Canımız çıkıyor. Yemek sonrası tatlı bir rehavet çöküyor, kendinizden geçiyorsunuz.
Telefonum çalıyor. Gecenin çok da ileri olmayan saatinde arayan, herkesin her yerde aradığı isim, suç örgüt lideri dedikleri Sedat Peker. Aramızda şu konuşma geçiyor.
- Mehmet abi hayırlı akşamlar, rahatsız etmedim ya!
- Rahatsızlık ne demek! Sesini duydum, bütün yorgunluğum gitti. Sana da hayırlı akşamlar!
- Eyvallah abi.
- Neredesin? Dubai’de olduğun yazılıyor, konuşuluyor…
- Hem evet, hem hayır. Ben her yerdeyim! Nerede olduğumu sanıyorsan oradayım!
- O ne demek!
- Öyle işte!
- Ama kırmızı bültenle aranıyorsun.
- Gülten kimi abi?
- Ne Gülten’i, bülten, bülten...
- Haaa!
Bir ara ses kesiliyor, fısır fısır konuşmalar işitiyorum. “Bu konuştuğum adam gazeteci. Maraşlı. Ama essahtan gazeteci. Herkes tırsan ondan. Yerel siyasetin hafızası. Herkes tanır, herkes okur onu. Ben de yazılarını beğeniyorum. Ağabey derim kendisine.”
- Alooo, abi orda mısın?
- Dinliyorum seni. Gündemdesin bu sıralar. Ulusal ve yerel gündemde… özellikle başkent kulislerinde en çok ismi geçen sensin. İlgili ve yetkili kimseler kendi durdukları tarafa göre tahminlerde bulunuyorlar, inan bana. Dönecek misin, kalacak mısın dışarılarda. Herkes papatya falı açtırıyor. Herkes senin kafa koparacağından söz ediyor. Neyin peşindesin, neyin hesabındasın?
- Ne hesabım olacak abi. Düne kadar canlarıydım, ciğerleriydim, şimdi suç örgüt lideri diyorlar bana. Bazı gazeteciler var aranızda, dün benden besleniyorlar, önümde kuyruk sallıyorlardı, bugün arkamdan ahkâm kesiyorlar. Yazdıklarından ben bile kendimi tanıyamaz oldum. Ama unutmadım onları… Hani diyorlar ya, keser döner sap döner, gün gelir hesap döner, öyle işte…
- Boşver! Sen, devletine, milletine zarar verecek açıklamalar yapmaktan kaçın. Bu ülkenin huzura, barışa ihtiyacı var. Her ne kadar iç dengelerin en kritik noktasında duranlara karşı savaş tamtamların dünyanın her yerinde duyuluyor. Ses getiriyorsun.
- Eyvallah abi.
- Eyvallah da, yalnız buradakilerin kimyası bozuldu. Davet etseler gelir misin?
- Boşver abi, bunları konuşmayalım. Senin sağlık durumun nasıl, kendine iyi bakıyor musun? Bir ihtiyacın varsa, haber etmen yeterli. Seni seviyorum!
*
Konuşmamız bu kadarla sınırlı kalırken, kan ter içinde kalmışım. Eşime anlattım telefon muhabbetini. Yaza günü, yorgan üzerinden kaymış, bir tarafın açık kalmış dedi ve Bakırköy Akıl Hastanesini aradı, “Yetişin, acele edin! Bizim herif elden gidiyor!”





