banner1451
banner1461

Eskiden kavgalar karşı mahalle ile olurdu, şimdi aynı mahallede oturanlar, aynı mahalle sakinleri ile kavga halindeler. Ya taşlı sopalı, ya silahlı, ya da dilden.

Evet, çocukluğumuzda, televizyonun, park-bahçelerin, sosyal yaşam alanlarının (sinema hariç) olmadığı zamanlarda, eğlenecek, vakit geçirecek, oyalanacak, zaman öldürecek şeyler icat ederdik. Deveme çevirir, uzun eşek atlar, küsküç oynardık. 

Çocukluklarımız sosyal yaşam kısıtlamalarıyla geçerdi. Mahallenin kızı ile el ele dolaşmak ne haddimize, yan yana yürümeye bile korkardık. Mahalleli ne derdi sonra, baskı yani anlayacağınız.

O bakımdan, o yokluklar içinde, karşı mahallenin gençleri taşlı sopalı kavgalar icat ederdik. Sanki mahalle arası futbol maçları gibiydi mücadelemiz. Kavgayı gerektirecek, taşlı sopalı birbirimize girecek bahane de yoktu aslında. Maksat şenlik olsundu! Eğlence yerine sayardık yaralanmaları, bir yerimizin yırtılmasını…

Tabi akşam olup da eve gittiğimizde, yediğimiz dayakların haddi hesabı yoktu, olmazdı, olamazdı zaten!

*

Siyaseti bilmezdik, sağ sol çatışmalarından anlamazdık. Aşkla meşkle işimiz olmazdı. Ayıptı, günahtı, saygısızlıktı. Taşlı sopalı eğlenceye para da vermiyorduk üstelik. Bedavadan dayak yer, üstümüzü başımızı parçalattırırdık!

Ve bundan da büyük keyif alırdık!

*

Şimdi bakıyorum, herkes birbiriyle kavgalı. Kimse bırakın en yakınlarını kendisiyle bile barışık değilken, hayatımız hır gür ile sürüp gidiyor.

Kardeş kardeşle kavgalı.

Ortak ortakla kavgalı.

Karı koca birbiriyle kavgalı.

Sevgililer her gün, her saat birbiriyle kavga halindeler. Hepsini bir kenara bıraktım, ilçeler bağlı oldukları illerle kavgalı. Başkanlar özel kalemi veya muhasebecisi ile çatışmanın içinde her gün. Sırlarını, abur cuburlarını en iyi onlar bildikleri için, laf geçiremezler, ısrar edemezler, üzerine üzerine gidemezler. Yoksa belgeler çıkar ortaya, konuşur, sonra da kızılca kıyamet kopar! Allah muhafaza! Sonra ayıkla pirincin taşını…

Çalışan patronu, patron çalışanlarıyla kavgalı. Aynı siyasi partiden olup da barışık olmayanlar bile sırf çekememezlik, sırf ön planda olma tutkusuyla aynı camiadan seçilmiş arkadaşları ile kavgalı siyasiler var.

Aynı takımı tutanlara bile her gün kavganın, tartışmanın göbeğindeler. Eskiden baba hangi takımı tutarsa, hangi partiye oy verirse, çocukları da aynı takıma gönül ve partiye oy verirdi. Kırılganlık olmazdı evlerde. Şimdi oğlan bir başka havada, kız başka tavada. Biri Feneri tutarken, öbürü Cimbom’a gönül vermiş, hadi gel de çık işin içinden, tartışma, kavga daha maç başlamadan başlıyor.

*

Şimdi liderler, ülkeler birbiriyle kavgalı. Çünkü toplum olarak sağduyuyu yitirdik. Barış içinde yaşamayı unuttuk.

Sağduyu… Akla uygun, yerinde yargılar ve kararlar verme yeteneğidir. Doğruyu yanlıştan ayırabilmektir. Herkes kendi mahallesinde birbirine laf soruşturunca, gazeteci başkana, işçi patrona, evlat ana-babaya, öğrenci öğretmene, üyeler yönetim kurulu başkanlarına üzerlerine yapışacaklarını bile bile laf atıp kazık@iftira ve çamur atmayı da eşantiyon olarak servis edince, bir kıçı kırık dernek için dahi ne darbeler yaşanıyor bir bilseniz.

Sözde ne faturalar kesiliyor, ne hesaplar dönüyor! Gerçeği herkes biliyor oysa. O siyasetin gözü kör olsun, o sandık başarısının gözü çıksın! Aklı öldürdü, mantığı yitirdi bu topraklarda politik hırslar, koltuklar, makamlar.

Hiçin yazıyorum, kimseye taş attığım da yok, laf sokuşturduğumda, ima içinde olduğum da… Kibir, güç, sağduyunun düşmanı.

Ve…

Yazının başındaki; “Sağduyu etkisiz kaldığında şeytan yardıma koşar!” sözü bana ait değil, ünlü Rus yazar Dostoyevski’nin…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol