banner1597

Televizyonumuz, bilgisayarımız, cep telefonumuz verimli işler hale geldiğinde, sık sık arıza yaptığında uzmanına götürür, ‘nesi var?’ diye sorarız. O da muhtemelen ‘format atmamız gerekiyor!’ diyecektir, ki demiştir de çoğu zaman. Elimiz mahkûm, mecbur attırıyoruz!

Teknik müdahaleden sonra cihazımız eski hızına kavuşuyor, daha mükemmel verim alıyorsunuz. Tabi atılan format sayesinde. Tabi ki bedeli mukabilinde.

Belediyelerin, sivil toplum kuruluşlarının ve siyasilerin topluma hizmet etmek gibi sorumlulukları var. Kimisi atanmıştır, kimisi seçilmiş. Bürokrasiyi saymıyorum. Bizi temsil ettiğini, bizi yönettiğini sananlarla işimiz.

*

Ayağımıza taş değse soluğu belediyede alır, birkaç dakika suyumuz kesilse KASKİ’ye demediğimizi bırakmaz, sektörüne sahip çıkmayan, üyelerinin yanında olmayan sivil toplum kuruluş kanaat önderlerine veryansın ederiz.

3’e aldığını 13’e satan, Allah korkusunu üzerinden atmış, merhamet ve vicdan köprüsünden geçmemiş esnafa küfretmek için kendimizi zor tutar, bizi adam yerine koymayan, vatandaşa rağmen siyaset yapılmayacağını bildikleri halde aramıza katılmaktan imtina eden, hatta telefonlara bile çıkmayan milletvekilleri için nelerin söylendiğini buraya yazmaya gerek yok.

*

En büyük tepki, en büyük üst perdeden yazı, eleştiri, hakaret belediyelere olur. Hele bir de sosyal medya maymunu iseniz, mesnetsiz, duyum ve iddia üzerinden birkaç kuruş da verilmediyse şayet, ver Allah’ın verdiğine misali sallayıp duranlar kadar, gazeteci kılıklı bazıları da başkana ve birimlerine vurdukça vururlar.

Yaptırım yok, ceza yok nasıl olsa! Yapanın, yazanın, küfredenini yanına kâr kalıyor!  

Ayakkabısı toz olmuştur arkadaşın, ya da çamura bulanmıştır bir yerde. Tutar başkana söver. Gücü ancak ona yetiyordur, hele biraz da ağzı bozuk şarkılar bestelemiş ise, karakterinde zayıflık varsa, eh yazsan da ‘Gel bakalım seni Silivri’ye gönderelim!’ diyen de yok, belden aşağı da ekleyerek, özel h ayatı da didikleyerek vur Allah vur!

*

Vatandaş öfkeli, vatandaş kızgın, vatandaşın canı burnunda şu sıralar. Deprem yaşamız, acılar yaşamış, maddi manevi kayıplar yaşamış bir insanın öfkesini anlarım. Siz de anlarsınız. Belediye başkanları ve onun en yakın mesai arkadaşları da anlar!

Vatandaşın gücü ancak belediyelere, belediye başkanlarına ve en çok da KASKİ’ye yetiyor. Bu kurumda garibim sesini çıkartamaz, söyleneni, yazılanı sineye çeker, işine bakar! Ama içindeki sessiz çığlığı da dışarı vurmaya zaman bulursa, onu da yapar!

*

Tamam da, gelin biraz da vatandaş olarak çuvaldızı kendimize batıralım. Devletin ve belediyelerin hizmetlerini, yatırımlarını, projelerini ne kadar koruyoruz? Hani hırsızın hiç mi kabahati yok mu misali, neden bizler de özeleştiri içinde değiliz.

Her şeyi devletten, belediyeden bekleyen bizler, kaynakları, imkânları hor kullandığımızın farkında bile değiliz. ‘Nasıl olsa benim vergilerimle yapıyorlar!’ deyip ucuz düşünce empatisinden hareketle, işin kolayına kaçarak milli serveti heba ettiğimizi aklımıza bile getirmiyoruz.

Suları israf ediyoruz, yeşil alanları pislik yuvası haline getiriyoruz, caddelerdeki bank’ların tahta aksamlarını söküp sobaya atıyoruz, sigara izmaritini ve ottan sonraki balgamı kaldırıma boca ediyor, bir de sümkürerek insanların midesini bulandırıyoruz.

Herkesi suçlu, her kurumu günah keçisi ilan edip, çuvaldızı kendimize batırmadan, özeleştiri yapamadan vatandaşlık görevimizi yaptığımızı zannediyoruz. Bize düşen sorumluluk nerede? Biraz da kendimize format atmayı düşünsek olmaz mı yani?

Şehrimize sahip çıkalım, yeter!

  

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol