Hadi bugün muziplik yapayım, yazıya bir soru ile gireyim! Rüzgâra karşı ne yapılmaz!

Bakın, çok kolay, cevabı çok basit bir soru. Bütün kelimeleri, bütün cümleleri bir masa üstünde toplayın, çıkartın, bölün ve ona göre cevabınızı verin! Verirken de içinde uyarı olsun, mesaj olsun, birine ya da birilerine gönderme olsun!

Olsun da nasıl olursa olsun işte!

*

Yazı başlığı bir İtalyan atasözü. Bunun bir de Türkçesi var ama bildiğiniz için yazmıyorum diyeceğim de yazmasam içime dert olur, hani şu, rüzgâra karşı işeyen meselesi…

Biz şahsım şehrinin insanları olarak rüzgâra karşı tüküren, rüzgâra karşı işeyen bir toplumun ferdiyiz. Ayağımıza kurşunu biz sıkarız, kendi bindiğimiz dalı biz keseriz, kendi yolumuza mayın biz döşer, tepeye-zirveye çıkan birini ayaklarından aşağıya doğru biz çekeriz, gariban bir şey alsa ‘nereden aldı kimden çaldı?’ diye iftira atıp seksen kulp takılırken, zengin alsa ‘hayırlı olsun, yakışmış!’ seviyesizliğine-ciddiyetsizliğine bürünür, yalakalığına soyunur, yağmura göre tarlayı uygun yere biz çekeriz.

*

Peki ben bu başlıkla ne demek istedim, neyi, kimleri kast ettim?

Ha, geldik mu zurnanın zırt dediği yere!

Başkanlar seçileli, koltuğa oturalı bir yılı geçti.

Talihsiz, kadersiz, sahipsiz, bahtsız şehir için, Maraş için bir kurşun mu döktürsek ne!  

Bilirdik dostu düşmanı, bilirdik taşın nereden geldiğini, bilirdik hangi ayak oyunlarının döndüğünü, bilirdik kimlerin kimlere kumpas kurduğunu, bilirdik hangi kurumda ihalelerin adrese teslim yapıldığını, bilirdik komşu Gaziantep’ten Maraş’ta para kasa satışlarının arttığını, bilirdik kimlerin ne için ve ne kadar paralar dağıttığını, bilirdik dumanın nereden çıktığını, bilirdik borusu yetmeyince sobanın odayı neden ısıtmadığını, bilirdik sahte faturaların kimlerin kimlere ne için kesildiğini, bilirdik dekontların milletin diline düştüğünü, bilirdik kurban bayramında kurbanlıkların kilosunun kaç liradan gideceğini, bilirdik kimlerin hangi kurumlarda kara kutu olduğunu, bilirdik iki kişinin bildiğinin sır olmadığını, bilirdik zurnanın kaç delikten ibaret olduğunu, bilirdik Mart ayında olmasa bile Nisan ayında nerelere karların yağacağını, bilirdik Ökkeş emminin  torununun kaç aylıktan konuşmaya başlayacağını, bilirdik Hatiç bacının erken doğum  yapıp yapmayacağını, bilmezdik oğlanın anası yaşındaki kadını (kaynanasını) kaçırıp hamile bırakıp bırakmayacağını, bilirdik çocuğun oğlan mı, kız mı olacağını.

Bilirdik babasının kim olduğunu!

Bilirdik yani. Eh, bırakın da bilelim artık. Bir tek kulağımızın arkası kalmıştı bilmeyen, duymayan, o da nasibini aldı çok şükür, inşallah-maşallah, hamdolsun, elhamdürillah!

Ne dersiniz, bir kurşun döktürelim mi?

*

Tüh, gördünüz mu unutturdunuz bana. Rüzgârı yazacaktım, yüzümüze çarpacak tükürükten bahsedecektim, ayağına işeyen beşiriksizlerden söz edecektim, güme gitti o kadar aklımdan geçenler!

Hay aklıma tüküreyim!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1566