Bizim memlekette, parti kurmakla turşu kurmayı aynı sanan öyle çok ki, meşhuruz bu konuda! Aşerdiysen, canın çektiyse, unutulanlar, kaybolanlar kervanına katılmak değilse niyetin, kendine üç beş de inanan bulursan mesele yok, turşu kurmaktan kolay nasıl olsa, biri de dilekçe, işlem tamam.
Memlekette bu kadar parti varken, çoğu tabela partisi olmaktan öteye gidemezken, sonra ‘bu kadar partinin turşusunu mu vuracaksınız?’ derler adama.
Şimdi yeni partilerin kurulduğuna, kurulacağına dair haberler çıkıyor yazılı ve görsel medyada. Arkadaşlar, bütünden kopan parçaların iflah olmadığını öğrenemediniz mi?
*
Bakın yakın tarihte bir zamanların Başbakanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ‘Gelecek Partisi’ni kurdu, ama kendi geleceğini inşa edemediği gibi parti de şimdi yerlerde sürünüyor. Ha varlığı, ha yokluğu. Kahramanmaraş’ta ne il başkanı belli, ne ilçe başkanları. Parti binası bile yok. Halep Çarşısı üstünde vardı da, kirasını ödeyemediği için eşyalar kapımın önüne konulmuştu.
Memleketin sorunlarına deva olsun diye AK Parti’den kopan, bir zamanların zirvedeki ismi Ali Babacan DEVA Partisini kurdu. Yaraya merhem olabildi mi, büyüdü mü? CHP sayesinde Meclise girdi, hatta hiç kimse beklemezken, kimsenin değil, İrfan Karatutlu’nun hayalinde dahi yokken milletvekili seçildi. Torbadan çıkar gibi, milli piyangodan çıkar gibi, gökten zenbille iner gibi… Ali Öztunç’u ve yanına iliştiği CHP’yi bile inkâr eder oldular. Vefa demek ki siyasette yokmuş. Bir de kimde yok biliyor musunuz? Yazmayayım haydi…
O da Gelecek Partisi gibi ha var, ha yok hükmünde.
*
Cumhurbaşkanı adayı olup, seçilemeyince CHP’ye küsen, kırılan Muharrem İnce de parti kurdu. Memleket Partisi. Ama memlekette yok. Kahramanmaraş’ta il başkanlığını da mali müşavir dostumuz Emre Kazancı yapmıştı. Ha, Allah var, popüler siyasetçi Muharrem İnce. Vurgulamaları, esprileri, eleştirileri yürek hoplatacak cinstendi ama şimdi var mı yok mu, ona bakın siz!
Ben de, canım sıkıldı, benim kafam kel mi diye düşündüm, Emekliler Partisi’ni kuracak oldum, başıma gelmeyen kalmadı. Baktım en yakınlarım Bakırköy’e bilet almışlar, yer ayırtmışlar. Kafayı üşüttüğüme hükmedenler adımın başına ‘deli’yi eklemişler.
Ben dahil, herkes kendini bulunmaz Bursa kumaşı yerine koyuyor. Kimse kareköküne, çapına, özgül ağırlığına bakmıyor. İlla parti kuralım, genel başkan olalım, havamız olsun!
Havaya ihtiyacınız varsa dağlara, yaylalara çıkın!
*
Şimdi de seneler önce İYİ Parti’den kopan Yavuz Ağıralioğlu parti kurdu. Daha yeni, dumanı üstünde, çiçeği burnunda genel başkan.
Partinin adı da ‘Anahtar Parti’si. Her kapıyı açacakmış. Birader, çilingir misin sen! Siyaseten çilingirim diyenlerin akıbeti ortada iken, partinin Kahramanmaraş bölge koordinatörü Şükrü Kayıran ve İbrahim İmali dostlarımız büromuza geldiler, düşüncelerini, partinin ilkelerini anlattılar. Tutup tutmayacağına karar verecek olan ben değilim. Şu var, suyu bırakırsan, mecrasını bulur.
Arkadaşlarımızın hevesini kırmak istemem, fakat dürüstlüklerinden kuşkum yok, siyasete renk, heyecan katacaklarını da düşünüyorum. Ama yukarıdaki örneklerini hatırlayınca, dağın fare doğuracağına olan inancımı korumaya başladım. İnşallah başarılı olurlar, inşallah siyasi arenada tutunurlar, inşallah güçlü muhalefet olurlar, inşallah mahcup olan ben olurum!
Peki, sevgili Ağıralioğlu neden parti kurdu? Buraya bakmak lazım. İktidar ve ortağının kan kaybettiğine hükmeden çok. İttifak ortaklarının birbirleriyle barışık olmadığını düşünenleri bir heves sardı.
*
Makam ve mevki hırsı yüzünden, 30 kişi bir araya gelse hemen bir parti kuruyorlar. Mahalle çay bahçesinde, ya bir kahve köşesinde toplanıp “Haydi, kim hangi görevi alsın?” diye çekirdek çitliyorlar. Kuruluş süreci mi? Gayet basit!
Bir masa, birkaç sandalye, biraz kuru gürültü, aha sana parti.
Onu bunu bilmem, evdekilere talimat verdim, ‘turşu kurun, mercimek köftesi ile iyi gider!’ dedim. Bana afiyet olsun!