Bazen hayatta hiçbir şeyin yolunda gitmediğini hissedersin. Sabah uyanırsın, kahveni dökersin, işe geç kalırsın, patron surat asar. Akşam eve gelirsin, televizyon açılır, aynı haberler, aynı yüzler, aynı boşluk... İşte tam o anlarda insan, hayatında bir şeyleri değiştirmek ister ama neyi, nasıl değiştireceğini bilmez. Feng Shui’ye ne dersin?
Bugünlerde, şahsım şehrinde kurumlarda odalar ve koltuklar yer değiştiriyor. Bu karakter değiştirmeye sebep olur mu, bilemem. Şayet ruhunda, kanında, damarında yoksa, edebini, dirayetini, hizmet aşkını kaybetmez, aksine sorumluluğunu artırır. Kendisini bu göreve atayanların yüzünü kara çıkartmama adına, gayretle çalışacak, buna eminim ve bu konuda endişem yok! O’na güveniyorum. O dediysem, kim olduğunu tahmin edebiliyorsunuz. Yakın tarihte, bir köşe yazımın konusu olacak çünkü.
*
Feng Shui, Uzak Doğu’dan çıkmış, batının ruhsal açlık çektiği dönemlerde ithal edilmiş bir yaşam sanatı. Aslında kökeni binlerce yıl öncesine, Çin’in Taoist felsefesine dayanıyor. Yaşam alanlarını doğanın enerjileriyle uyumlu hale getirmeyi amaçlayan bir felsefe. “Feng” rüzgarı, “Shui” ise suyu temsil eder ve bu iki unsurun dengesi, yaşam enerjisi olan Chi’nin akışını yönlendirir.
*
Bu öğretiye göre, evindeki, iş yerindeki eşyaların yerleşimi, renklerin kullanımı ve mekanın düzeni senin enerjini etkiliyor.
Örneğin, Feng Shui’ye göre evinizde eski, kırık veya bozulmuş eşyalar bulundurmak negatif enerjiyi artırabilir. Ayrıca, kapının tam karşısına ayna koymak enerjinin dışarı kaçmasına neden olabilir. Yani, evindeki veya iş yerindeki sandalyeyi doğru yere koyarsan, hayatın da yoluna girer diyor. İlk bakışta saçma geliyor ama önyargılı olmamak lazım. Hayatta hep dışarıyı düzeltmeye çalışmıyor muyuz? Böyle yaparak belki de sadece koltuğun yeri değil, bakış açımız da değişiyor olabilir.
*
Başlangıçta Çin’de mezar yerleşiminden başlayıp saray planlamasına kadar kullanılmış. Doğal akışa, nehre, rüzgara göre yerleşim düzenlenmiş. Çünkü onlar için doğayla uyum sağlamak hayatta kalma meselesiymiş. Ama modern insan bunu alıp ofis dekorasyonuna, salon tasarımına çevirmiş. Bugün New York’taki CEO da kullanıyor, İstanbul’daki yoga eğitmeni de.
Eğer yaşam alanınızı Feng Shui’ye göre düzenlemek istiyorsanız, öncelikle fazlalıklardan kurtulmak, doğal ışığı artırmak ve pozitif enerjiyi destekleyen renkleri kullanmak iyi bir başlangıç olabilir.
*
Peki, gerçekte neden insanlar bir koltuğun yeriyle hayatlarını değiştireceklerine inanmak istiyor?
Bence günümüz insanı çaresiz. Ne kadar para kazanırsa kazansın ne kadar yüksek kata çıkarsa çıksın, içindeki boşluk değişmiyor. Ve daha kötüsü, büyük değişimlere cesaret edemiyor. Evliliği bitiremiyor, işini değiştiremiyor, ülkesini terk edemiyor. Ne yapıyor peki? Koltuğun yerini değiştiriyor. Çünkü kontrol edebildiği, değiştirebildiği tek şey bu.
*
Çünkü düzenli bir oda, temiz bir masa gerçekten zihni açar. Ama koltuğun yeri değişince kader değişir mi? İşte orası inanç meselesi. Bence başkalarına zarar vermedikçe herkes istediğine inanabilir.
Yine diyorum, patronun yükünü alacak bu genç isim, birkaç güne kadar O'nunla ilgili yazım bu sayfada olacak.





