banner1451
banner1461

Yazıma, üstad Necip Fazıl Kısakürek’in mısraları ile başlıyorum.

"Aman efendim aman, gayrı ahir zaman

Manzarası yurdumun tufan, gününden yaman”

O nasıl bir şiddet, nasıl bir azametti Yaaa Rabbiiiii. Bizlere bir dahi böylesi felaketler gösterme Allah’ım (amin) Enkazlar kaldırılmaya devam ediyor. Tam teşekküllü bittiğinde Devlet yeni imar ve yapılanma ile şehrimizin tamamen değişecek olan çehresi ile güneşli ve güzel günlere yeniden merhaba diyecek olan Kahramanmaraş’ımız tüm ihtişamı ve sağlam duruşu ile bir anne sevgisi ve şefkati ile tekrar sarıp sarmalayacaktır bizleri. Ne Maraş’ımız bize ne de biz Maraş’ımıza sırtımızı dönüp küsmedik. Aşıkların atışması gibi karşılıklı ağıtlar yaktık birbirimize. İç çekerek ağladık.

*

Ama satmadık birbirimizi. Yeri geldi öfkelendik, kan kustuk amma kinlenmedik. Kaybettiğimiz canlara üzülüp sesimizin tonunu biraz yükselttik fakat diklenmedik.Belki suyumuz sert aktı, Devlet ve millet dayanışması gönlümüze bir gül bıraktı. Sevdiklerini mezara koyarken insanlar su yerine gözyaşları ile suladılar topraklarını. "Ey kullarım sizin en sevdiklerinizi dâhi alırım, içinizi daraltır yüreklerinizi talan ederek imtihan ederim" buyurmuştur Yüce Rabbim.

"Ve her daralmanın ardından da bir kolaylık ve ferahlık veririm" diyerek de muştular vermiştir.

İşte bunun yegâne anahtarı da sabırdır. İnsanlar gelir geçer bu fani âlemden, hayatın her anında imtihan olduğumuzun bilinci ile yaşamak, insanların gönül saraylarını yıkmadan bâki âleme göç edenlere ne mutlu. İnsanı inciten bir söz sarf etmişsen de gayrı onun vicdan muhasebesini sen yapacaksın.

*

Bir Cuma namazı öncesinde vaaz veriyorken Mevlânâ Hazretleri, ayağa kalkan bir ateist ağzından salyalar akarak hakaret ediyor, nefretlerini haykırıyor. Cemaat ve sufiler ayaklanıyor, linç edecekler adamı. ‘Durun!’ diyor Mevlânâ Pîr. Adama, ‘Benden bu kadar mı çok nefret ediyorsun?’ diye sorar. Adam, ‘Günahımı seviyorum, senden kinimle dolu nefret ediyorum!’ der.

Mübarek kollarını açarak, bu yürek o kadar geniş ki, yüreğimin sevgisine kainat dar geliyor, senin benden nefret ettiğin kadar, ben de seni o kadar çok seviyorum deyip cezbeye tutuşur. Adam ağlayarak Mevlana Pîr’in ayaklarına kapanır ve helallik ister.

Dün çok garip bir şey oldu, saat 11-12 sularında bir adam gelip ‘Sizin patronunuz kim?’ diye sordu, sağımda duran Erdal Ustamı işaret ettim. “Allah sizden razı olsun kardeşim, yaptıklarınızı bizzat ben yaşayarak gördüm, ben de size karşı bir katkım faydam olsun benim de gücüm buna yetiyor, işyerinizin önünü süpürdüm!” diyerek hepimizi duygulandırdı.

Bunu şunun için yazdım. Bir deprem oldu, büyük bir deprem, yardım etmek, birilerine el uzatmak çok güzel bir duygu. Tarifi ve tanımı yoktur bunun. Adına ne derseniz deyin, ya da adını ne koyarsanız koyun. Ki bunu birilerinin gözüne mi sokmak gerek. Herkes herkese yardım etti, edecek ve etmeli de.

Kimin neye gücü yetiyorsa elinden geldiğince yardım ettiğine inanıyorum ben. Bir araca yol göstermek veya enkazda çalışan birine bir su vermek bile yardımdır. Kim zerre kadar bir tuz attıysa çorbaya Allah, Peygamber razı olsun. 

*

Fakat burada telefonda veya bilgisayarın başına geçip de, yegâne gayreti ve yardımı klavyenin başına geçip, her zaman, her yerde bize muhalif olan, ‘Mado bir su vermedi, artık oradan alışveriş yapmayalım, gitmeyelim!’ deyip yazanlar. Ne yaparsak yapalım göklerden gelen bir karar vardır. Siz gitmeyin diye yazdıkça, çok şükür Rabbime ki gelin görün, Mado olarak ne yaptıysak sizin yazdıklarınız değil, bize gelip şükran ve teşekkürlerini paylaşan o güzel insanların duası çok şükür bizlere yeter. Biz Mado ailesi olarak dün ne isek bugün de aynıyız.

*

Yazmış olduğunuz yazıları okuyup, aynı sizin gibi düşünen insanların bize gelip, hakkınızda bende kötü hisler besleyip, gıybetinizi yaptığım için hakkınızı helal edin diyenler var, öyle üç beş on kişi değil and olsun ki.  Eleştiri elbet olacak, olmalı da. Kişiye dikkat ettirir, ders verir. Lakin üslup çok önemli. Hakkımız da yazanlar zamanlarını o yazıları yazarak değil de enkazların yanlarında olaydı sanırım neler yaptığımızı âlenen görürlerdi.

Velev ki sahadaydım, görmedim diyorsan, bu görmek istemediğin içindir. Kim ne yapar kendine yakışanı yapar. Biz Mado olarak ne bu şehri terk ettik, ne de Maraşlı kardeşlerimize bu depremde sırtımızı döndük.

Notun dibi, her ne kadar bizleri istemeyenler, sevmeyenler inanmasalar da, bu şehir Kahramanmaraş’ımız ve biz Mado olarak her geçen gün daha güçlü olacak, daha güzel olacak ve hep birlikte daha da yükselen yıldız olacağız. Biz hep inandık ve başardık. Bundan sonra da öyle olacaktır inşallah!

Çünkü bizim niyetimiz halistir.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol