Geçen haftaya damgasını vuran 4 isim, hadise şu sıralar çok konuşuluyor. Maşallahı var, bu şehir ülke gündemi kadar yoğun. Gazeteci arkadaşlarımız için yazacak o kadar çok malzeme çıkıyor ki her gün, hangisini yazacağınıza şaşırıyorsunuz.

Her biri ayrı yazı konusu olacak nitelikte, fakat zaman dar. Bir çırpıda bitirmek gerek diye düşündüm, bu 4 ismi, hadiseyi bir yazıya sığdırma kararı aldım.

*

Kervan@alpedo lezzet Gurubu Yönetim Kurulu Başkanı, arkadaşımız Sami Kervancıoğlu, geçen hafta içinde şehrimizin batıya açılan penceresi Aksu Televizyonuna canlı yayın konuğu oldu. Sunucu kardeşimizin sorularını cevaplandırdı. Özellikle çocukları çok seven yine özellikle şehit ve gazi ailelerin çocuklarına büyük önem veren, o çocukların ‘Sami dedesi’ olan sempatik, cana yakın, vefalı, çocukların yüreğine dokunan sevgili Sami Kervancıoğlu, kariyer günleri dahil, firmanın yönetim kurulu üyeleri Mustafa ve Yaşar Pekel kardeşlerin Las Vegas’taki fuar ziyaretlerinden geçmişte yaptıkları ile yapacaklarından, projelerinden, yeni yatırımlardan söz etti. Şehrin gönüllü tanıtım ve turizm elçisi pozisyonunda çok sosyal, kültürel ve mesleki başarılara imzasını attı.

Kervancıoğlu dostumuz, özellikle MÜSİAD’ta başarılı bir dönem geçirdi. 2 yıl, 2 ay… Her zaman derim, bizler MÜSİAD’ın yolunu Kervancıoğlu ile öğrendik. Çoğu hangi mahallede olduğunu bile ilenmezken, basın ile kurduğu diyalog sayesinde bunu başardı, MÜSİAD’a kurumsal kimlik kazandırdı. Çıtayı yükseltti.

Bir de, kendini geliştirdi, diksiyonuna enerjisini, tecrübesini katınca, verdiği mesajlar da yerine rahat ve sağlıklı olarak gitti. Özetleyecek olursam performansı mükemmeldi.

*

Arif Şen. 40 senedir tanıdığım dost. Doğrusunu söylemek gerekirse, ani vefatı hepimizi derinden üzdü. Geçmişte neler yaptığını anlatacak değilim. Baba adamdı, gönül dostuydu. Soyadı ile müsemma, şen adamdı. Gönül kırmaz, gönüle dokunurdu. Vefalıydı, samimiydi, kalenderdi.

Allah’ın gücüne gitmesin ama erken gitti. Ölüm ona yakışmadı desek, günaha mı gireriz bilemem de, daha göreceği, göstereceği güzel günler, güzellikler vardı topluma.

67 yaşında hayata veda edip aramızdan ayrıldığında, yeri az doldurulacak bir isim olarak kalacaktı belleklerde.

Sözün bittiği yer derler ya, öyle işte, mekânı cennet olsun!

*

Gelelim ‘altın külah’ meselesine. Şu günlerde özellikle medya camiasında çok konuşulan mesele. Şehrin tanıtımı noktasında bu veya benzeri etkinlikler, galalar, geceler, plaket törenleri önemli. Ama son günlerde gördük ki, bu işi ticarete döküldü tamamen. Bastır parayı, bul karayı misali, parayı veren düdüğü çalıyor, sponsor adı altında birileri mutlu oluyor, bu işe emek verenlerin cebine üç beş kuruş giriyor. İş dünyası ile sıkı fıkı olan arkadaşlarımız da bu işin içinde olunca, söylenecek söz kalmıyor geriye.

O kadar da olsun derim. Ancak, dondurmanın festivalini yapamazken, tamamen ticari kaygı ile çıkılan yolda ‘altın külah’ neyin nesi.

Ancak, çok muhabbetim olmasa da Alper Taşlıalan kardeşimiz bu hareketin patentinin kendisinde olduğunu ileri sürerek, işi yargıya taşımış. Bakalım yargı ne diyecek. Karara hepimiz saygılı olmak zorundayız.

Külahı biz Mersin’den alıyoruz. Kendimizin üretmediği bir yan ürünü altın suyuna batırıp para ile satacaksak, aynı sektöre emek verenler bu etkinliğin neresinde olacaklar.

Sami Kervancıoğlu ile bu meseleyi konuştum birkaç kez. Mekânı açıyor, tamam. Ama işin içinde yokum diyor. Sponsor değil, destek yok diyor. Samimi mi, değil mi, göreceğiz!

*

Hafta içinde, Emniyet Müdürümüz sayın Salim Cebeloğlu’nun emekliye ayrıldığını, şehir halkına ve emniyet teşkilatına veda ettiği haberini Mahmut Beyaz ve Erol Öner dostlar söyleyince, şok oldum. Beklenmedik ayrılıktı.

Emekliliğini isteyen müdürümüz telsizden tüm şehre duyurmuş bunu. Helallik diler gibi, ‘gidiyorum, hoşça kalın!’ der gibi.

Neydi, niye gitti aniden! Herkesin aklında farklı sorular! Ama bilinen cevabı telaffuz etmekten çekinen insanlar…

Sayın Cebeloğlu mert, dürüst ve delikanlı adamdı. Devletin emniyet müdürüydü. Haksızlığın, hukuksuzluğun, yanlışın üzerine gözü kapalı giden bürokrattı. Ne olmuştu da aniden bu beklenmedik kararı almıştı. Yoksa fincancı katırlarını mı ürkütmüştü?

O da yine hafta sonunda bir mesaj yazdı sayfasından. Hani bir film vardı, yabancı. 4 üniversite öğrencisinin yaşamından kesitlerin aktarıldığı film. Adı da, ‘Geçen yıl ne yaptığınızı biliyorum…’

Sayfasında paylaştığı mesaj çok konuşuldu, konuşuluyor. Mesajı kime, kimlere…

Bildiğimiz şey; gidişiyle bizi, şehri üzdüğü.

Yolu ve bahtı açık olsun!     

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol