Hadi canım sen de!

Şaka değil mi bu!

Nasıl tanımaz bu milletvekillerini, seçtiğini, oy verdiğini, meclise gönderdiğini, karşısında el pençe divan durduğunu, telefon açıp başarılar dilediğini.

İnanamam!

Hem tuttuğun takıma, gönül verdiğin partiye oy vereceksin, adamları seçip Ankara’ya göndereceksin, sonra da tanımıyorum ayaklarına yatacaksınız!

Yapmayın gözünüzün yağını yiyim! Yemeyin bizi, aklımızla dalga geçmeyin bari. Adama gülerler valla! Neresinden gülerlerse artık!

Hem Fenerbahçe’yi tutacaksın, maçlarına gidecek, televizyonda seyredeceksin, bir Ferdi Kadıoğlu’nu tanımayacaksın! Valla duymasın Ferdi evladımız, üzülür, kahrolur, çocuk moral ve motivasyonunu kaybeder, sahaya ezik çıkar!

*

O gün sokak röportajında, sunucu kızımız soruyor vatandaşa, ‘Milletvekillerimizi tanıyor musunuz?’ çok masum, çok isabetli, çok da cevabı merak edilen bir soruya verilen cevapları dinleseydiniz, üzülür, kahrolur, yataklara düşer, verem olurdunuz!

Elbistanlı olan Av. Mevlüt Kurt’un adını verdi.

Muhtemelen Dulkadiroğlu’nda oturan, muhtemelen akrabası olduğu için tanıyan arkadaşımız da Ö. O. Bilal Debgici’nin ismini telaffuz etti.

Bugün bu şehirde herkesin tanıdığı Av. Ahmet Özdemir’in tırnağı etmez  bazıları. O’na ve Baro eski Başkanı Vahit Bağcı’ya siyasi darbe yapanları bu şahsım şehri insanları unuttu mu zannediyorsunuz!

Birisi de Onikişubat İlçe Başkanı Mücahit Kara’yı milletvekili yaptı durduk yerde. Hayırdır inşallah, Allah söyletmiştir mutlaka!

Tarım ve Orman eski bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişçi’yi tanıyan birkaç kişi çıkmadı değil. Sayın Kirişçi, siyasetin büyüğü, ağabeyi, bir bileni… Bu şehrin ona ihtiyacı var.

İşin en ilginci, en garibe gideni değil, bizim de tanımadığımız, bizden ve bize uzak Tuba Köksal’ın ismini anan, telaffuz eden çıkmadı. Ne tesadüf! Eh, gökten zembille inince oluyormuş demek!

Ama MHP’li Doç. Dr. Zühal Karakoç ne kadar da tanınıyor, ne kadar da seviliyormuş meğer. Şu sıralar en popüler, en gözde milletvekili. Eee, sevgi Allah’tan, zorla olmuyor.

*

Bir başkası, bizim dille, ‘heç gera yok, tanımayayım daha eyi’ dedi.

Daha başka şeyler söylediler de, yazmaya korkmadım, fakat utandım!

Mecliste en aktif siyasetçi olarak sesimiz olan İrfan Karatutlu’yu ağzına alan olmadı ama birçok kişi Ali Öztunç ismini zikretti.

İsim vermeden, genelleme yaparak ‘Ne faydaları var ki’ şeklinde yorum yapanlar bile oldu.

*

Sokağın sesine kulak vermezseniz, depremde ciddi yara almış, acılarını unutamamış depremzedelerin yanında olmazsanız, sadece seçim zamanı şirinlik göstererek gidip oy isterseniz, sadece fotoğraf çektirdiklerinizden güç alırsanız, seçmene, esnafa, basına, hülasa vatandaşa sırtınızı dönerseniz, kulak vermezseniz, güç zehirlenmesi etkisi ile adam yerine koyup bir bardak çayını içmezseniz, soru sordu diye çemkirirseniz, insanlara tepeden bakıp, üst perdeden cevap verirseniz, yaralı parmağa merhem olmazsanız, ben değil, vatandaş değil, Şeyhadil’deki babam bile tanımaz sizi…

Anılmak, hatırlanmak ve tanınmak için ne yaptınız, onu söyleyin de bilelim!

Enkazdan rant sağlamaksa niyetiniz, bırakın milletvekilliğini de şirket kurup (adını da cillok şirketi koyarsınız artık) ticarete soyunun. İyi para var bu işte. Ya da gidin yakınlarınız adına güzellik merkezi açın. Şimdi moda nasıl olsa. Valla Cumhurbaşkanımız, dünya lideri sayın Recep Tayyip Erdoğan duysun, Bahtiyar Yokuşu’nda kovalar sizi de yakaladığı yerde sopayı indirir. Artık nerenize denk gelirse!

*

14 Mayıs’ta eskiler gitti, yeniler geldi. Amenna! Değiştiler. Peki kafa değişti mi, zihniyet değişti mi, ona bakarım ben!

Ünlü düşünür Gramsci’nin anlamlı bir sözü var, yazayım da belki uygulamaya zamanınız olur, ‘İnsanı kafasından yakalayacaksın, kolu, bacağı ve gövdesi nasıl olsa geriden gelir!’

Vatandaşı ciddiye alamayıp, adam yerine koymama, toplumun kafasını hedef aldı. O yüzden de vasatlık, kalitesizlik ülkeye, şahsım memleketine hakim oldu. Israrla yazıyorum, Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan (Allah o uzun adamın yokluğunu vermesin! Hepiniz de onun ceketinin deseni ve rengi üzerinden siyaset yapıyorsunuz!) bu yaptıklarınızı duymasın, sizi sopa ile Bahtiyar Yokuşunda yakaladığı yerde kıçınıza kıçınıza indirir!

Maazallah!

Soruyorum, siz neyin kafasını yaşıyorsunuz!

*

Geldim zurnanın zırt dediği yere; hadi diyelim vatandaş sizi tanımadı, tanınmak için bir şey yapmadınız da, acaba siz size oy verenleri, vatandaşı ne kadar tanıyorsunuz, delikanlı gibi cevap verin, ciğerimi yiyin!

Uzanabilirseniz!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol