banner1483

Üzülerek, esefle yazmak istesem de gerçek tek, geldiğimiz nokta tam da burası işte.

Sevdalar kılık, kimlik değiştiriyor. Kimin kime âşık olduğu, kimin kime sevdalandığı belli değilken, koltuk sevdası hepsinin üstünde geziniyor. Merhum Aziz Nesin’in ‘koltuk’ hikâyesi sahneden inmiyor, televizyonlar da göstermekten bıkmıyor. 

Diyorum, yazıyorum, konuşuyorum, alınganlık gösteriyorlar, kızıyorlar, belki de içlerinden küfrediyorlar bilemem, bu memleket kimsenin umurunda değil.

Umurlarında olsa bu hale gelmeyiz, düşmeyiz!

Bir kere, Ramazan ayının son günlerinde, şu Ramada Otelindeki sofra rezaletine benim çok değer verdiğim, her açıdan kefil olduğum sayın Fırat Görgel mani olmalıydı.

“Nedir bu sofranın hali kardeşim!” deyip israfın fotoğrafının çekilmesine izin vermeyecekti. Kontrol için, denetim için arkadaşlarından birini göndermek yerine bizzat kendisi gidip denetlemeydi, gözleriyle görmeliydi.

Muhalefete koz vermemek adına! Binilen dal kesildi, bütün fatura da sevgili Başkanım Fırat Görgel’e kesildi. İftarını açanların, karnını doyuranların, o muhteşeme sofraya oturanların çok da umurunda değildi israfın fotoğrafı.

Bunun faturası ağır olur mu, bilemem.

*

Kaç kez yazdım, ben usandım yaza yaza, kolektif hareket eden, birlikte kazanmayı arzu eden, aynı sevince, aynı heyecana, aynı mutluluğa ortak olmak isteyenler yerine, herkes kendine oynuyor. Bireysellik ön planda.

Herkes tribün sevdalısı.

Ama şunu da kimse aklından çıkartmasın, maç 90 dakika. Uzatmalar olursa, sürprizlere de hazır olmalı herkes.

Bu şehirde gelişen, yapılan, hayata geçen güzel işler olursa, buna yerel yöneticiler ve belediye başkanları sahip çıkar önce. Biz yaptık, biz tuttuk, biz hallettik derler, primini yerler!

Ne zaman ki tepki toplayacak, şehre zarar verecek bir eylem, bir hareket oldu, fatura il başkanına kesiliyor.

İl başkanına yardımcı olan yok, elinden tutan, işin ucundan tutalım da parti zarar görmesin diyen yok, el ele verelim, partimizi yüceltelim düşüncesinde olan zaten olmayınca, iyisi gelirse bana, kötüsü çıkarsa sana…

Sistem bu hale geldi.

*

Şimdi, Kunduracılar Odası Başkanı Ali Köfte, senelerin esnafı Ahmet Kuybu’nun karşısına çıktı aday olarak. Hazırlıksızdı, altyapısızdı, yalnızdı. Ha, yalnız dediğime bakmayın, kulaklarımıza kadar geldi, birçok belediye başkanı, yerel siyasetçi, işadamı, esnaf odaları Ali Köfte için gizli gizli çalıştıysa da, etki  tepkiyi doğurdu, Başkan Ahmet Kuybu cepheyi genişletti, resti çekti, partiyi hedef tahtasına oturttu. Şunu da bilin, Ahmet Kuybu artık eski Ahmet Kuybu olmayacak. Taşları yerinden oynatacak, sesini daha gür, üstelik de büyük harflerle duyuracak, kral çıplak da diyecek, Köfte’nin kim yanında yer aldıysa, kim arkasında durduysa, onu düşman belleyecek.

Zaten kendisi de bunu açık açık söyledi, bir anlamda meydan okudu, eyvallahsız eleştirileri ile günün adamı haline geldi.

Diyorum, Başkan Kuybu artık eski Kuybu olmayacak!

Şimdi soruyorum, bu seçimin galibi kim, mağlubu kim?

Varın yorumu siz yapın!

*

Gelelim şu koltuk ve memleket meselesine.

Gelecektik de yer kalmadı. Başka sefere artık!  Yazıyı Yavuz Sultan Selim’in bir dörtlüğü ile bitirmek istiyorum.

Şir’ler pençe-i kahrımda olurken lerzan,

Beni bir gözleri ahu’ya zebun etti felek!

(Aslan çıbanı beni titretir, kahrederken, bir güzel gözlü ceylana felek beni zayıf düşürdü!)

Günümüze uyarlıyorum, biz memleket için çırpınırken, şehrin dertleri ile dertlenir, uyumsuzluklar karşısında kahrolurken, güce tapmayan başkalarına, ele güne karşı zayıf düşüyoruz.

Nokta!  

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol