Çok sevdiğim, hepinizin de tanıdığı bir isim aradı dün. Tekir’de, bir haberde iken. “Mehmet abi, Mahir Bey yazını okumuş, çok üzülmüş. Biliyorsun, seni sever, sayar. Senin de ona karşı duygularının, sevme noktasındaki hürmetinin olduğunu biliyoruz. Herkes eleştirse bile senin sahip çıkman gerekirdi. Mahir Bey bu eleştirileri hak etmiyor!” dedi ve tercihi bana bıraktı.

İşin zor tarafını. Eyvallah!

Bir kere, her kim olursa olsun, eleştiren insanlar eleştiriye açık olacaklar. Siyasetçilerin sinirleri alınmış olacak, tahammüllü olacak. Şunu da diyebilirsiniz, ‘Mahir Ünal da nihayetinde insan. O da etten, kemikten. Herkes gibi onun da hata yapma, yanlış yapma lüksü vardır ve olacaktır!’

Amenna!

Ha, haddini aşan eleştiri, hakaret içeren satırlar olursa, tabi ki karşı taarruz hakkı doğacak.

Ama kimse kimsenin ne arka bahçesi, ne kurşun askeri, ne de davulcusu…

*  

Tabi ki sayın Mahir Ünal, bu şehrin olduğu kadar, yerel ve ulusal siyasetin beyni. Bırakın ötekini berikini bir tarafa, Kayseri yolu üzerindeki tünellerin tamamlanması, hayata geçmesi için ortaya koyduğu çabayı, performansı inkâr edecek değilim. Her geçtiğimde emeği geçenlere teşekkür ve dua ederken, ilçesine kattığı hizmetlerin . Çünkü hangi bakan olsa arayabilen, şehrini sorunlarını üst cenaha duyurabilen nadir siyasetçilerimizden.

Hiçbir bakanın bir sözünü iki edeceğini düşünemeyeceğimiz kadar siyasetin hafızası diye adlandırdığımız sayın Mahir Ünal, bakıyorum düne kadar acımadan eleştirenlerin koruyucusu haline geldi. Koruyucu melek rolünü üstlenenler, birebir sohbetlerde demediğini bırakamayanlar, bugün savunmaya geçmişler!

Bak hele, ciddi misiniz?

Samimi olsalar, dert değil. Sayın Mahir Ünal, bu ve birçok meselede kimin ne dediğini, ne düşündüğünü bilen bir siyaset dehası. Kimin aklından geçeni okuyabilen bir sosyal bilimci O.

*

Bendeniz dahil, bu şehirde yaşayan her kimse, sayın Ünal’ı eleştirme heva ve hevesinde değil. Bu insanların istedikleri ne; gönüller inşa edişin,  

Yazdıklarıma kılıf aramıyorum. Bahanelerin arakasına sığınmıyorum.

Bunun bir günah çıkartma yazısı olmadığını da belirtmek isterken, bu ülkenin, bu kadim şehrin rengini, dokusunu, kokusunu herkesten iyi hisseden, koklayan bir siyaset ustası bilmem sebebiyle, Ankara’ya her gittiğimde ziyarete etmekten de onur duyarım.

*

Bir kere, öyle laf cambazlığına girecek değilim. Samimiyet testinden sınıfta kalacaklara cevap yetiştirme gayretinde de değilim.

Bütün renkleri bir masa üzerinde toplamayı bilen nadir siyasetçilerden olan sayın Ünal, şehir milliyetçiliği mesele olduğunda, gündeme geldiğinde, herkese ders verecek nitelikte insan.

Tabi ki sahip çıkacağız.

Aslında bu yazıyı mecburiyetten yazıyorum. Kısa keserek insanların içinde saklayıp, dışa vurmaktan imtina ettiği duygularının önüne geçmek istiyorum.

Bendenizin sayın Ünal’a her daim, hayatım boyu unutamayacağım bir minnet borcum var. O’nun da ne olduğunu kendisi de, en yakın arkadaşları da bilirler.

O bakımdan, üzdüysem, kırdıysam, sayın Mahir Ünal’dan ve beni arayarak uyaran sevgili dostumdan, kardeşimden ve AK PARTİ camiasından özür diliyorum.

Düne kadar arkasından konuşmaktan çekinmeyenler, siz de samimiyetle özür dileyecek misiniz?

Yalan makinasını koymamı ister misiniz önünüze!   

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol