banner1483

En kolay yaptığımız şey bu. Eleştirmek, elyeştirilmek herkesin hakkı. Ama tadında, ama insaf ölçülerini aşmadan, vicdanlarının sesini dinleyerek yapılırsa, yapıcı olursa, tadında yenmez olur.

Hakaret etmeden, belden aşağı vurmadan, kişilik haklarına saldırmadan!

Kaşını mı beğenmedik, ‘üstündeki gözünü neden görmüyorsun!’ diye eleştiri bombardımanına tuttuk, kariyerin mi bize ters geldi, ‘hani ehliyet, hani liyakat, bu kadar da olmaz canım!’ deyip vur abalıya misali abandıkça abandık, Üniversitede, Tıp Fakültesinde başhekim, doktorun herhangi biri veya çalışanı hata mı yaptı, yanlışı mı oldu bize, ‘Bu nasıl hastane, bu nasıl başhekim, bu nasıl hastalara yaklaşım tarzı, hani Rektör, nerede?’ şeklindeki tutumumuzu sürdürüp, muhatabı, patronu, sorumlusu Rektör ya, Allah ne verdiyse veriştirdik, canına ot tıkarcasına yüklendikçe yüklendik.

Sormadık, telefon açıp ‘Hocam, nedir bunlar, neler oluyor oralarda?’ deme zahmet ve nezaketinde bulunmadık. Sormadık, soruşturmadık.

*

Biliyorum, konuşuyoruz, siyasi irade de bu olanlardan-bitenlerden hoşnut değil. Onlarda rahatsız. Onlar da vatandaştan, basından farklı düşünmüyorlar.

Ama biz, sen, öteki, beriki, hepimiz…

İdama bile gidenin son arzusu sorulurken, tek yanlı düşündük, konuştuk ve haber yaptık.

Ancak Üniversitenin patronu, görev süresinin dolmasına yaklaşık 1 yıl kalan Rektör sayın Niyazi Can’ın da, “Sizin yüzünüzden herkesten fırça yiyor, eleştirileri göğüslüyor, hatalarınızın bedelini ödüyorum, sizin savunmanızı ben yapıyorum, yeter artık!” deyip yanlışların, hata yapanların üzerine gitmesini istedik.

*

Ha, hem Üniversite camiasında, hem tıp Fakültesinde sıkıntı, sorun yok mu, dolu. Bunların ne olduğunu öğrenmek için AK Partili bazı milletvekillerini, il başkanını, basın mensuplarını ve hastaları dinlemeniz yeterli.

Başta siyasi irade olmak üzere, hastalar, hasta yakınları şikayetçi.

Öğretim üyeleri şikayetçi.

Çalışanlar, öğrenciler, veliler, sendika şikayetçi.

Basın desen, onlar dünden şikayetçi.

Ee, ne kalıyor geriye, kurumun patronu, rektörü Prof. Dr. Niyazi Can’ın olaya el koyması…

Yumruğunu masaya vurması.

Yanlışlara, haksızlıklara, adaletsizliklere ‘dur!’ demesi,

Göz yummadan, görmezden gelmeden, müdahil olup doğruyu, güzeli, sağlıklı olanı hayata geçirmek aslolan.

*

Geçenlerde, meslektaşım Neşe Yıldızhan’a da gösterdim, billboardlara koymuşlar, Sanko Üniversitesi, 198 üniversite içinde 8. sırayı almış. Yani başarılı bir eğitim kurumu.

Biz neden bir adım ileri gidemiyoruz? Kimse bunu tartışmıyor. Daha birinciyi halledemezken, tutup ikinci bir üniversite açıyoruz, bakkal dükkanı açar gibi.   

Ama başarısızlık, yetersizlik, liyakatsizlik, sanki bizim kaderimizmiş gibi, sanki asalınızın yazısı imiş gibi, sanki bir günah gibi yapışıp kalmış apolet gibi omuzumuza.

Sökseler, kaldırıp atsalar ne değişecek, gelen gideni aratacak mı, onun yorumunu da size bırakıyorum.

Kader desem adın, kader değil.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol