banner1483

Benim zamanımda (Ticaret Lisesini zar zor bitiren bendenizden söz ediyorum) öğretmene ‘hoca’ denmezdi. Hoca camide olurdu. Şimdi herkes hoca. Benim zamanımda İngilizce öğretmeni de yoktu ki, Amerikalı barış gönüllüsü subaylar ders verirdi. Aslında misyoner olarak görev yaparlarmış da, biz o zaman nereden bilelim misyonerliğin ne olduğunu.

Aşkı, meşki de bilmez, misyonerlikten çakmazdık.

Bizlerin yaşadığı süre içinde değişime uğrayan dünya, çocuklarımızın hayatından daha çok şey alacak, alıyor da zaten.

Araştırmayan, düşünmeyen ve sadece tüketen bir toplum olarak, dünyadan aldıklarımıza karşılık biz ne verebildik? Hiçbir şey.

Cehaletin bu kadar yaldızlandığı bir ülkede ekolojik dengelerden bahsetmenin, ekranlardaki bir dizi yıldızının makyajsız halinin yanında tırnak kadar değeri var mıdır?

Oysa deniz diplerinden ne çok aydınlık yayılır topraklara.

Ama ekonomi derslerinin coğrafya derslerini solladığı bir düzende, gözlerini para hırsı bürüyen insanlar için üreyen kötülükler hükümsüzdür.

*

Denizlerin ecdadı sayılan balıklar sonunda denizlerin sularından çıktılar.

Kaçak balık avlamakla günü kurtaranlar, balıkların kökünü kurutarak denizden bir bardak su aldıklarını düşündüler herhalde!

Şimdi hesaplasınlar bakalım bir bardak su kaç damla gözyaşı eder?

Gerçek balıkçılar küçük sandalları ve tekneleriyle hayata açılan yürekli insanlardı.

Ağlarına takılan küçük balıkları geri gönderirlerdi ki, büyüsünler de gelecek yıl çocuklarının rızkı olsun diye. Deniz onların yaşam alanıydı çünkü.

1980'den sonra bütün güzel değerleri kaybettik, yeniden kazanmak için de çaba göstermedik.

*

Virüsün hayatımıza girmesinden sonra ihtiyaç molası vermeyecek kadar hızlı geçiyor hayat.

İklimleri insanların yarattığı şartlar değiştirdi. Kendi yanlışlarını bile "kadere yükleyen" insanlar çocuklarına güzel bir dünya bırakmayı reddettiler.

Ama gün gelecek topraklar gibi o denizler de öfkesinden kuduracak da kim durduracak?

*

Yalanlarla sigortalıyız gerçeklerle davalı. Avukata da gerek yok, herkes kendi sorununu kendi çözmeyi öğrendi. Zaten baksan, sorsan, herkes avukat!

Dünyaya atları sürmeye geldik de o atları denize sürebilecek kadar cesur olabilseydik keşke.

Pisliklerin kolayca örtüleceğini öğrettik çocuklarımıza, dünyanın kirine kir kattık.

Boş meselelerde tozu dumana kattık, gerçekleri gizlemek için yalanlara bile yemin kattık ve sonunda açık ettik kendimizi.

*

Hiçbirimiz bu dünyayı dersimizi almadan terk etmeyeceğiz.

En çok da kötü öğrenciler olduğumuz için. Biz bazen gazeteci kimliğimizle siyasilere, belediye başkanlarına not veriyoruz da keyfimizce, kendimize not verseler, sınıfta kalırız, yemin ederim!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol