Kahve kültürüm zayıf. Kâğıt oyunlarından çok değil, hiç anlamam. Okey dersen, eh şöyle böyle!

İnsanoğlu, başarıya giden yolda nelere katlandığınızı, ne gibi ve ne kadar bedel ödediğinizi, neler kaybettiğinizi bilmezler. Sadece gözleri ile hareket ettiklerinden, yediğin, içtiğin, gezdiğin, evine aldığın eşya kadar araban ve 4+1 evini konuşurlar.

Yani hepimiz de gözetleme odasındayız sanki. Biri bizi gözetliyor adında ve tadında bir televizyon programı vardı, şimdi hayatın her alanında herkes birbirini gözetliyor.

Kimse özgür değil, rahat değil, huzurlu değil.

Oysa geldiğin yere kadar ne badireler ödedin, ne çileler çektin, ne yokluklar gördün, bilse de işine gelmez insanoğlunun duymazdan, görmezden gelirler.

*

Bu kadar felsefeden ve kelime oyunundan sonra meseleye gelecek olursam…

31 Mart mahalli seçimlerinin asıl kazananı Cumhuriyet Halk Partisi ve Yeniden Refah Partisi oldu.

Gideceğini, kaybedeceğini hisseden bazı belediyeler, giderayak kurumlarına işçi aldılar, ihaleler yaptılar, adrese teslim hem de, ‘ne kurtarırsak o kâr!’ diyerek, elden çıkarabilecekleri ne varsa yok pahasına sattılar. Dünya kadar da borç bırakarak gittiler! Basın mensuplarına ve çalışanlarına verdikleri alış-veriş kartlarının bile içi boşalmış, adamlar marketten eli boş ve mahcup döndüler.

Ama Müslümanlığı, kul hakkını da sana bana bırakmadılar. Alınları secdeye değiyordu ya!

Peki… Sattılar ne oldu, ben bilmem merkez bilir.

Cuma günü tartışma programlarına da konu oldu, Dulkadiroğlu Belediyesi giderayak 2 milyon liralık beton parke-bordür tamiratı ihalesi yapmış. İhaleyi kim almış, parası ödenmiş mi, kimler nemalanmış, kimsenin bildiği yok!

*

Sadece giderayak ihaleler ve işçi alımları olsa yine iyi de, doğruluğunu ve dürüstlüğünü her daim dile getirdiğimiz haberleştirip, köşe yazımıza konu ettiğimiz başkanların giderayak evraka çaldıkları, imha ettiklerini sizler de duydunuz.

Neyi kimden kaçırıyorlardı, görürsek söyleyeceğiz de, cevap verirler mi, yoksa Serdar Ortaç’ın şarkısında dediği gibi, dansözler gibi kıvıracaklar mı?

*

Vahit Kirişçi’nin her canı sıkıldıkça, ikide bir Maraşlı olduğunu unutup,  ‘Adanalıyım!’ demesi baydırdı, bıktırdı milleti. Partiden, siyasetten soğuttu milleti.

Neyse… Araya giriyorum, bir büyükşehir belediye başkan adayına mazbata adliyenin mutfakta veriliyor. Sanki belediyede, başka yerde yer kırılmış gibi, seçim kurulu başkanının belediye başkanını küçümser, rencide eder gibi topuklu adayına korkutucu yerde, yemek kokusu adı altında mazbata teslim edilmesi, hem devlete, hem millete hakaret değil midir?

Ey seçim kurulu başkanı, topuklu kadına mazbatayı mutfakta vererek onu madara etmekle boyunuz mu uzadı? Kime yaranmak istedin, kime söz verdin de, bir bayanı, bir şehrin belediye başkanına bu rezaleti, bu hakareti layık gördün!

*

Daha önce de yazdım, lastik metre ile ölçü alınmıyor. Alınmaya kalkışılırsa provasını, ölçüsünü aldığınız takım elbise üzerinizde sırıtır, ya kolu kısa kalacak, ya bir bacağı uzun.

Kim ve hangi partinin mensubu olursa olsun, herkes hazımlı olacak. Şu gerçekle yüzleşmek gerekiyor, artık, 31 Mart seçimleriyle birlikte güç ve dengeler değişti. Bereket versin Fırat Görgel gibi biri değerimiz, yerli ve milli belediye başkanımız var. Tesellimiz bundan. O’nun başarılı olması için dua ve destek gerekiyor. Siz de esirgemeyin!

Parti ayrımı olmadan, seçilmiş tüm başkanlara başarı dilemek boynumuzun borcu. Eleştiri için daha erken, sonraya… Çünkü güçler ve dengeler değişti. Kimse istediği gibi at oynatamayacak, kimse boyundan büyük işlere kalkışamayacak!

Son sözüm, ey siyasiler; şimdi kartlar yeniden dağıtılıyor.

Haydi beyler, masaya buyurun!

NOT: Bir sonraki yazım, ‘Halkın radarına giremedin Vahit Bey!olacak.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol