Kurtuluş savaşında canı pahasına şehrimizi savunmuş, 22 gün 22 gece düşmana karşı mücadele vermiş, nihayetinde Fransızları şehrimizden kovmuş kahraman şehrimin kahraman evlatlarına bir kere daha rahmet diliyorum.
Ancak ve lakin, özellikle depremden sonra kahraman şehrimde sahte kahramanlar türedi.
En çok da sosyal medya alanında.
Sahte diplomalarla birlikte ortaya çıkan, gittikçe ucuzlayan ve ayağa düşen bu sahte kartondan kahramanlar, dikkat edin şehirde sözüm ona söz sahibi olmayı kafalarına koymuşlar ki, ucuz ve basit olduklarının farkında değiller, şövalyeliğe soyundular.
Zannedersin Don Kişot’lar!
*
Aslına bakarsanız bir kıymeti harbiyeleri yok. İtibarları yerlerde sürünürken, çektikleri şantaj kokan, gazetecilik ile alakası olmayıp, insanların onuru ve özel hayatı ile oynayan bu sosyal medya maymunları, ne yazık ki günümüzde ilgi görüyorlar.
Çürüyen toplumda çürümüş adamların paylaşımları, neticede arz talep meselesi. Toplumun geldiği yeri göstermesi açısından.
*
Haftanın ilk günlerinde, birileri tarafından organize edilen, üstelik de cami hoparlöründen vatandaşları KASKİ ve Büyükşehir Belediyesini amiyane tabirle basmaya, yeltenen muhtarlar ve yukarıda nitelendirdiğim ucuz adamlar, Başkan Fırat Görgel’e konuşma fırsatı bile vermediler.
O gün Başkan Görgel’in yerinde olmak istemezdim. Kimse istemezdi sanıyorum.
Başkan açıklayacak, izah edecek, daha iki kelimede karşı taraftan tepkiler, hakaretler. Fırat Görgel gergin. Kim olmaz ki.
Bu bir komplo, bu bir suç, bu bir vatandaşı kurumlara karşı kin ve düşmanlığa tahrik, teşvik!
Bu şehirde bir su sorunu var mı, var! Vatandaş haklı mı, haklı. Hepimiz yaşıyoruz bu sıkıntıyı. Ama kalkıp da KASKİ’yi basmak ne demek. Hem kurumun içinde. Bu haneye tecavüz. Haklı iken haksız duruma düşmek.
Sonra zahmet çekmeden bal yenmiyor. Sorun var, giderilmeye çalışılıyor. Kılavuzlu’dan Ayvalı’ya su takviyesi yapılıyor, arıtma ile mahallelere dağıtılıyor, buna rağmen ara ara da olsa su kesintileri yaşanıyor, ve sanki bütün bu olumsuzlukların sorumlusu Fırat Görgel’miş gibi, veryansın ediliyor.
Yahu bu genç adam bu ve benzeri sorunları kucağında buldu. Dünün ihmalleri, hayata geçirilmeyen altyapı, bugün tüm hızıyla giderilmeye çalışılıyor, şu muhtarların yaptıklarına bak!
*
İsimlerini de veriyorum, ki herkes duysun, bilsin; Dereli Mahalle Muhtarı Fatih Ay ve Beyazıtlı Mahalle Muhtarı İlhan Hasırcı ve yanlarında tetikçileri, davulcuları.
Ne demek kurumu basmak, ne demek haneye tecavüzde bulunmak. Aranızda birkaç kişi temsilci olsaydınız, gidip derdinizi anlatsaydınız, haklı talebinizi. şikayetinizi dile getirseydiniz.
Tamamen cahillik, tamamen şovmenlik, tamamen kendini hissettirme ve tanıtma hevesi. Ama ters kayaya çarptılar, bedelini ödeyecekler!
Sonra, sen Fatih Ay, geçen hafta içinde açılan kuyudan su çıkınca video çekip Fırat Görgel’e su çıktı diye teşekkür ediyorsun, sonra da vatandaşı körükleyip, tahrik edip, Pınarbaşı Camisinin hoparlörünü de kullanarak vatandaşı belediyeye, kuruma karşı kışkırtıyor, tahrik ediyor, isyana davet ediyorsun!
Kimse, devletten büyük değildir. Sizler de… O kurumlar senin babanın mülkü değil, 1 milyon 300 bin kişinin. Herkesin hakkı varken, sen hakka tecavüz ediyorsun ki, zaten hadise adliyeye intikal ettirildi, gerekli yasal süreç başlatıldı. Rabbim hakim ve savcılarımızın yardımcısı olsun. Yaşasın adalet!
*
Bu ülkede, bu şehirde cahili, kerizi ve krizi yönetmek her babayiğidin hacı değil. Here daim diyorum, dirayet ve feraset sahibi Başkan Fırat Görgel, vatandaşın haklı talep ve şikâyetlerini çözmek, insanları susuz bırakmamak adına, toplumun ve Büyükşehir Belediyesinin sevilen simaları, şehrin yüzakı, Başkanın yol ve kader arkadaşları; Serdar Atalar, Mehmet Beşen ve Mutlu Kaya gibi düzgün ve Fırat Görgel’in yükünü alan, vatandaşın yaşamını kolaylaştırma noktasında özveriyle çalışan, kurum ile vatandaş arasında köprü görevini ifa eden ekip, krizi yönetme konusunda yoğun mesai harcıyorlar.
Allah razı olsun hepsinden!
Bu meselede son sözüm, kerizi yönetmek kolay da, krizleri yönetmek herkesin harcı değil.
*
Dün İYİ Partinin sevilen yüzü, Avukat Ahmet Çabukel’in basın açıklamasındaydık.
Ulusal gazete ve televizyon haberlerini okudunuz-dinlediniz mutlaka, depremde hayatını kaybeden avukatların diploma bilgilerini çalmışlar. Kim çalmış, tabi ki hırsızlar. Art niyetliler, fırsatçılar.
Biliyorsunuz, 6 Şubat depreminde birlikte çalıştığı, mesai arkadaşı avukatlar depremde hayatlarını kaybetmişler, diploma bilgileri çalınmış, üzerinden usulsüz işlemler yapılmıştı. Bu hırsızlıktı, bu ahlaksızlıktı, bu namussuzluktu.
Çabukel dostumuz, bu çirkinliğe, bu iğrençliğe tepkiliydi haklı olarak. Vefasını ortaya koydu, bugün hayatta olmasalar bile eski mesai arkadaşlarına sahip çıktı, bir anlamda kamuoyunu, özellikle vatandaşları ve adli camiayı uyardı.
Aktif siyaset kadar gönül siyasetinin de önemli ismi sevgili Ahmet Çabukel, bu vefası, bu duyarlılığı, bu hassasiyeti ile hem kamuoyundan, hem de bizlerden tam not aldı.
Helal olsun!





