Siyasete yabancı biri değilim. Seviyorum da. Senelerim şehir dışında geçti ama artık şehrime avdet edince, düşündüm ki siyaseti de seviyorum, siyasetsiz olmuyor. Zaten sosyal yaşam denilince, herkesin yaptığı işinden çok, aşından çok hangi siyasi partide siyaset yaptığı, hangi görevleri aldığı konuşulurken, siyasi bir partide uzun seneler görev aldım. Aktif siyasetimi sürdürdüm.

Aslında asıl mesleğim muhasebe.

Gazetemizin ve sitemizin sahibi Mehmet Fiskeci’nin de muhasebeci olduğunu duyunca, iki meslektaş bir sitede buluştu diyebiliriz.

*

Okumayı seven, yorumlayan, eleştiren yanımın olduğunu söyleyebilirim. Seneler sonra geldiğim Kahramanmaraş’ta tanıdık çok sayıda insan olsa da, geçen sürede araya mesafe ve zaman girince, insan unutuyor.

İki senedir bu şehirde, memleketimdeyim. Düşündüm,  kendimi bırakmamam lazım. İnsanların içinde olmak, insanların acıları ile dertleri ile dertleşmek, bunu insani bir görev olarak düşündüm.

*

Depremle birlikte hatıraların enkazla uzaklara gittiğini biliyoruz. Ama geride tatlı hatıralar kaldı, acılar taze ve o hatıralarla birlikte insanların birikimi de toprağa karıştı.

Ama hayat devam ediyor.

Siyaset dedim, kadınlar güçlü olmalı, kadınlar dirençli olmalı, kadınlar hayata tutunmalı. Bunun bir yolu ticaret kadar siyasetten de geçiyor.

Kadınlar başarılı olurlar her dalda. Sadece evin kadını olmak, çocuğa bakmak, bulaşık ve çamaşır yıkamak değil.

Günlük ve sosyal yaşamda kadının adı da olacak.

*

Hani seneler önce bir yazarımız vardı, Duygu Asena diye. Rahmetli oldu. ‘Kadının adı yok’ isimli kitabı da vardı.

Oysa günümüzde kadının adı var.

Kadının adı ne olursa olsun, hayatın vazgeçilmez unsuru olarak paylaşımlarda, sosyal hayatta her zaman adı ön plana çıkar ve çıkmalıdır.

Bugünlük bu kadar diyorum.

Gelecek yazıda buluşmak üzere…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol