banner1483

Güçlü, hatırı sayılır, yaşamı boyunca alengirli işlere bulaşmamış, siyasi ve mesleki sabıkası olmamış, kamuoyunda karşılığı olan isimlerle yapılan siyaset, hele bu da rekabete yansır ise, kesinlikle kaliteyi de beraberinde getirecektir.

Bu kural, siyasi cenahta ve her yerde geçerlidir. Rekabet, yarış, etik kurallar çerçevesinde, yani ahlaki yapıldığı sürece başarılı olur, vitrini ve vizyonu olan isimlerle yola çıkıldığında da, başarı hem partinin, hem de o şehrin hanesine artı olarak yazılır.

Bir kere, şu kesin gerçeği kimse gözardı etmesin. Ve herkes de kendini bulunmaz Hind kumaşı yerine koymasın!

Adaylar, ‘Ben varsam parti var, ben yoksam parti de yok!’ kafasında gidenler bilsinler ki, hepiniz de partinin rüzgârı ile biri yerlere geliyor, ya da gidiyorsunuz.

Sizi uçuran, sizi var eden, sizi kamuoyu önünde ve gözünde büyük yapar, partinin rüzgârıdır. Parti rüzgârı olmasın, sizin esameniz bile okunmaz, tek başınıza gezin, selam vereniniz bile çıkmayacaktır.

Bu düşüncem, bu iddiam, hem iktidar, hem muhalefet partileri için geçerli.

*

Bakıyorum, herkes kerameti kendinde görüyor. Ve herkes de potansiyel il başkanı, potansiyel meclisüyesi, potansiyel belediye başkanı, potansiyel milletvekili adayı.

Aklını, geçmişini, kilosunu, yüreğini kantara çeken yok!

Aşağıdan alan yok, kendini, haddini bilen yok! Herkes üst perdeden atıyor, sallıyor, bunu yaparken de en yakın mesai arkadaşlarını, yağmurda-çamurda, karda-kışta birlikte yola çıktıklarını kırıyor, yaralıyor, canevinden vuruyor ve imha etmek, bitirmek için elinden geleni ardına koymuyor!

Ne geçecek eline, hiç! Biraz da siyasetin rengini, dokusunu, kokusunu algılamaktan uzak olanların zihniyeti olsa gerek, benlik davası gütmenin ne kendilerine, ne partiye yararı olacağını sanmıyorum.

*

Mesele şu… Kimse bölüşmeden yana değil. Ben yiyeyim, benim karnım doysun, benim sırtım, benim boynum kalın olsun, başkalarının aç, çıplak gezmesi umurumda değil…

Siyaset yapanların kafasındaki mantık bu. Dikkat edin, burada herhangi bir partiyi kast ettiğim yok, bu düşüncem, genel…

Tek başıma olayım, kararları ben vereyim, belirleyici olan ben olayım, benim sözüm dinlensin, bin liderlik üstleneyim, hâkimiyet bende olsun!

Mantık bu! Yüksek ego, benlik duygusu, kibir vs…

Yerler mi, yorum size ait!

*

Gelelim İYİ Parti’ye.

Bir iç savaş desem yanlış olur, bir iç hesaplaşma, bir liderlik tutkusu, bir benlik arzusu var. Muhalefete partiler içerisinde, ki şahsım şehrini kast ediyorum, İYİ Parti’de bir hareketlilik, bir canlanma, bir kıpırdanma var. Teveccüh ve tercih anlamında söylüyorum.

Tam da ülke seçime giderken, partiler teşkilatlanma sürecini devreye sokmuşken, ‘senin adamın, benim adamım’ kurgusu partideki bazı iç huzursuzlukların fitilini ateşledi.

Sorsan adaylara, ‘Ben kimsenin adayı değilim!’ diyecek.

Yiyen olursa tabi.

Bu sadece muhalif partilerde değil, iktidarı elinde tutan partilerde de mevcut. Siyasetin ve insanoğlunun bulunduğu her yerde, kibir, yüksek ego, hırs artarak devam edecek ve varlığını sürdürecektir.

Bu dün de böyleydi, bugün de böyle, yarın da böyle olacak.

Bir kere bunu bir kenara yazın!

*

Büyük olsun hepimizin olsun kazanan partimiz olsun diyen yok, düşünen yok. Basit, güdük ve sıradan hesap peşinde herkes. ‘küçük olsun ama benim olsun!’ mantığı ile siyaset sürdürenler, bu kafada gidenler, yakın zamanda esamelerinin olmadığını görecekler!

Evet, ivme yakalayan İYİ Parti’ye geliyorduk. Araya laf girdi.

Daha milletvekilliği aday adaylığı için resmen ve alenen sahaya çıkan yokken, şimdi bütün gözler, partideki yükselişte payı olan Av. Ahmet Çabukel’in istifasından sonra kim il başkanı olacak sorusuna çevrildi.

Hâlihazırda üç aday var; İl Teşkilat Başkanı Süleyman Tekerek, İl Seçim İşleri Başkanı Hakan Torun ve mimar Fatih Öztürk

Başka aday çıkar mı, muhtemelen çıkar! Öyle bir düşünce, iddia söz konusu.

*

Rekabete eyvallah.

Olsun! Olsun da etik kurallar çiğnenmesin, bel altı vuruşlara gidilmesin! Adaylar düşüncelerini, ileriye dönük projelerini (varsa-  gerçi kimse projeye bakmıyor, yukarıda da söyledim ya, geçerli olan senin adamın, benim adamım mantığı) paylaşsın, delegeler, seçmen veya oy kullanacaklar, bu değerlerle adaylarını belirlerler.

Vitrine baksınlar, vizyona baksınlar, ehliyete baksınlar, liyakate baksınlar!

Neyle ve nereden bakarlar, onun yorumunu da sizlere bırakıyorum!

Şimdilik bu kadar, daha söyleyecek çok lafımız var da, zamanı var!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol