Şu sıralar ulusal gazete ve televizyonlarında gündemin ana konusu bu. Sosyal medya zaten patladı gidiyor.

Deniz ürünlerini sevenler,  genellikle şu lafı söylerler,  ‘Denizden babam çıksa yerim!’

Balık başta olmak üzere, ne kadar deniz ürünü varsa, insanlar için hem beslenme hem de gelir kaynağı olduğundan, her ne kadar balık yeme kültürü gelişmemiş olsa da, balık veya diğer deniz ürünleri tam bir protein deposu.

İstakoz da bir deniz ürünü. Yengeç gibi bir şey.

Zevk işte, bacağını, kolunu kanadını iştahla yiyor insanlar.

Tamam da, durup dururken bu istakoz meselesi nereden çıktı, ne alaka?

*

Eski gazeteci, sonradan AK Parti İzmir milletvekili seçilen Şebnem Bursalı, (Bizim Serdar Bursalı ile bir akrabalığı, yakınlığı var mı, araştırmak gerekiyor) Monaco ziyafetini paylaşmış, partisinden de yemediği zılgıt kalmamış. MKYK eski üyesi Mücahit Birinci ‘Defolup gitsin!’ deyip partisinin kapısını işaret ederken, Abdulkadir Özel de ‘Hem halktan kopuk, hem görgüsüz!’ eleştirisinde bulunmuş!

Peki soruyorum, istakoz yemek suç mu, günah mı, haram mı?

Bağdat Müftüsü değilim ama ‘Denizden babam çıksa yerim!’ diyenlerin bir bildiği var herhalde.

*

Seneler önce, Mustafa Poyraz belediye başkanı. Kültürel-sosyal bir etkinlik için bazı gazeteci arkadaşlarla birlikte İstanbul’a gidiyoruz. Kavacık’ta bir otele yerleşirken, ertesi günü eski bakanlarımızdan Ali Doğan’ın, aslen Andırınlı olan İstanbul Başsavcısının, İstanbul Valisinin, bazı sanatçıların da hazır bulunduğu ortamda, Cemile Sultan Koru’sunda kahvaltı yaptık.

Saat 11 sularında, o sıralar İstanbul’da bulunan Ticaret ve Sanayi Odası Başkanımız merhum Mehmet Balduk’u aradım. Buluşmak, görüşmek istedik. Bendeniz, Bekir Doğan, Niyazi Kara ve İHA’dan Halil…

Anadolu yakasında, boğazda, İskele lokantasında buluştuk.

*

Gönlü ve sofrası herkese açık olan merhum Başkan bize ziyafet çekmek istercesine, tuzlama balık dahil, ne kadar deniz ürünü varsa masaya getirmesini söyledi çalışanlara.

Kahvaltıdan yeni kalkıp gelmişiz. Karnımız tok. Ancak merhum Balduk bizi ağırlamak istedi. ‘Buraya kadar gelmişsiniz, bırakmam!’ dedi.

Aylardan Temmuz. Hava oldukça sıcak, balık dışında ilk kez o masada tattım deniz ürünlerini.

Yediklerimizin içinde istakoz da vardı.

Milletvekili Şebnem Bursalı’nın ne yediği beni-bizi ilgilendirmez. İstakozu, deniz ürünlerini seviyormuş, iştahı varken, parası da varsa bırak yesin kızcağız. Herkes kendi yediğinden mesul.

Tamam da, şu ekonomik darboğazda, millet yiyecek ekmek bulamazken, fakir fukara ekmek kuyruğunda beklerken, bir kilo et almak için Et Balık kurumu önünde sabah erken saatte nöbete çıkmış gibi sıra beklerken, insanlar geçim derdiyle boğuşurken, gazeteci milletvekilinin isitakoz yemesi tepki çekmiş.

Kendi arkadaşları bile yerden yere vurmuş! Be kardeşim, sizler doğruluk, dürüstlük, üstelik de kul hakkı diyerek, din-iman-Allah-kitap adına yemedik halt bırakmıyorsunuz, kızcağızın yediği istakoz mu battı gözünüze!

*

Hanımefendi lüks mekanda, üstelik de pahalı ortamda bırak istakozunu yesin, afiyet olsun da, acaba yanında hangi şarabı indirmiş midesine.

Gazeteci Fatih Altaylı da soruyor; Beyaz şarap mı içmiş, kırmızı mı?

Malum, balık veya diğer deniz ürünleri içkisiz gitmezmiş. Ustaları, tiryakileri öyle diii…

Ye kızım ye, yiyen de ölüyor yemeyen de! Mirasçılara mı bırakacaksın! Afiyet şeker, bal olsun! İstakoz yiyen de ölecek, yemeyen de. Arada 5 dakika var.

Var da, biraz da bizi düşün! 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol