İnsan yaşadıkça neler öğreniyor. Ki öğrenmenin yaşı yok diyenler vallahi haklıymış. Başlıktaki bu sözü de Elbistanlı bir kardeşimden duydum. Duydum ve irdelemeye başladım. Ne demek?
Sen yiyeceksin, içeceksin, hesabı başkası ödeyecek. Peki dilber kim oluyor burada? Hesabı ödeyen yani. Ahmak mı, keriz mi, yolunacak kaz mı, safın önde gideni mi, ya da kullanılmaya müsait herhangi biri mi?
Çözemedim gitti diyeceğim de, arkadaşımın anlattıklarından yola çıkarak bu meseleye kafa yorduğum için, ne yemesi, ne içmesi, ne hesabı sözüne tıkılıp kaldım işte.
*
Siz mesela. Bırakın partisini. Gerçi partilerde ne samimiyet kaldı, ne ciddiyet, ne rasyonel tutum, ne hak, ne adalet, seçim geldi çattı diyelim. Kapıya dayandı. Genel veya yerel seçim, fark etmez! Bak, muhtarlık seçimi de olabilir. Ya da bir sivil toplum kuruluş seçimi.
Neticede bir yere, birilerini seçeceksin işte. Nitekim seçildi de, ayrı mesele.
*
Kendini bölgesinde, il’inde, ilçesinde kendini ağır abi yerine koyanlar, nüfuzlu zannedenler, ‘ben ne dersem o olur!’ egosundan kurtulamayanlar, aslında özgül ağırlık anlamında itibarı yerlerde sürünen kibir abideleri, kullanışlı birilerini mutlaka bulurlar.
Kendi çıkarları için, ya da ileride başlarını ağrıtacak, rakip olabilecek birilerini harcamak için birilerini gözlerine kestirirler. Onu çalıştırırlar, evinden-barkından uzak tutup, kendilerine yontacak şekilde para da harcattırırlar, ha, seçimi kayıp mı etti, dilber’in canı sağ olsun.
Bu seçimde olmazsa, gelecek seçime belki…
*
Ataların bir sözü var, ki çok severim, kullanırım, ‘enayiler olmazsa açıkgözler acından ölür!’
Eh, memlekette maşallah açıkgöz, uyanık, sinsi, kurnaz adam da çok, kullanılmaya müsait, saf, (aslında iyi niyetli) biraz da parası pulu var, ağır abilerin sözünden dışarı çıkamayacak birileri mutlaka bulunur bir yerlerde.
o senin adına zamanını, imkanlarını harcar, evini barkını ihmal eder, işlerini bile askıya alır.
O senin adına gezer, tozar, propaganda yapar, ayağı çamurdan çıkmaz.
O senin adına oy toplar, milleti iknaya çalışır, kafa patlatır millete.
O senin adına bir garibanın karnını doyurur, birinin elektrik-su faturasını öder, o senin adına bir ihtiyaç sahibinin, dara düşmüş birinin kirasını yatırır, güreşi dilber yaparken, parsayı sen toplarsın!
O senin adına para harcar, sen de yersin, içersin, başka bilmem ne gibi ihtiyaçların varsa onları da yerine getirirsin, nasıl olsa para harcayacak biri vardır, o senin adına bütün hesapları kasaya ödemek zorunda.
*
Haaaaa! Bereket versin şahsım şehrinde kendi çıkarına kullanılacak dilberler bulan, arayan biri-birileri yok da, kafamız rahat.
Mahallenin Dilber’i hariç!
NOT: Pazartesi günkü yazım; 'Ya övüp gidiyorlar, ya sövüp gidiyorlar!'