O kadar patırtıya, o kadar gürültüye, o kadar göz altılarına rağmen güzellik merkezi açmak delilik işi, akıldan yoksunluk mesleği deseniz de ısrarlıyım, kararlıyım.

Şu sıralar medya soytarıları, şıllıkları, şırfıntıları, şirazeyi kaybetmiş tıfıl oğlanları, görgüsüz güruhun amatör oyuncuları, diğer adıyla sosyal medya maymunları, pardon fenomenleri gazete sayfalarını, televizyon magazin haberlerini işgal ve meşgul ederken, biz de aval aval bakacak, seyredecek değiliz.

Yazılı basın bitti. Eh, biz de boş duracak değiliz. Kendimize yeni bir iş kolu, yeni bir meşgale bulmalıyız.

Düşündüm, taşındım, biraz da kaşındım, karar verdim. Güzellik merkezi açacağım!!!

*

Ne yani, şimdi kalkıp nazire yapar, dalga geçercesine, kadınlarımıza hakaret edercesine ‘çirkinlik merkezi’ açsam kimse gelmeyecek, (çünkü çirkin kadın yoktur!) iflas eder, kapıya kilit vurmak zorunda kalırım. O kadar harcadığım para, emek ve zaman da boşa gidecek.

Gerçi hiçbir kadın çirkinliği kabul etmeyeceğinden, kendini dünyanın en güzel kadını gördüğünden ya da göstermek istediğinden, benim çabam, benim niyetim nafile namazı kılmaya benzeyecek!

Çünkü kadınlar kendilerini dünyanın merkezinde kabul ederler ve dünyanın kendi etraflarında, ekseninde döndüklerini düşünürler.

Tamam, güzellik merkezi açmanın bereketi, kazancı çok ama riski de var o kadar. Tehlikeli iş ama olsun. Bir kere denemekten bir şey çıkmaz, kafam da kel değil, vallahi açacağım, billahi açacağım.

Şimdi mi, bence tam zamanı.

*

Yalnız şunu diyebilirsiniz; Polat’ların ve diğer sosyal medya maymunlarının, pardon fenomenlerinin başına gelenleri bildiğin, duyduğun, gördüğün kadar bu deli cesareti sana kim verdi? Aklında zorun mu var, kafayı mı yedin!”

Bakın bu soruyu beğendim işte.

Bir kere karlı iş. Çamaşır haneye göndermiş gibi, çamaşır makinasına atmış, bol deterjanlı suda yıkamış gibi, Tüfekçi Hamamı’nda arlanmış gibi ari sili yapıyor, aklıyorsun paraları.

Kirlenmişti, aklanacak!

Yakın tarihte bakın, kimler aklandı, kimler paklandı.

*

Hiçbir zaman sevmediğim, sevemediğim, o koltuğa layık göremediğim Süleyman Soylu yerine delikanlı, dürüst, operasyon adamı, suç örgütlerinin üzerine üzerine giden, çökerten, gerçek bir bürokrat, mükemmel bir devlet adamı İçişleri Bakanı sayın Ali Yerlikaya kestirmeden, uzatmalara kalmadan, emek ve zaman harcamadan, nasıl oldularsa birden bire parlayan, zengin olan, şımarık, görgüsüz ve cahil kitlelere aman vermiyor!

Hergün bir yerlere, birilerine operasyon.

Kaynağı belirsiz, bir sürü şaibe, bir sürü sahte fatura, bir yığın lüks otomobil, dünyalar kadar şirket ve o uçsuz bucaksız, nasıl kazanıldığı belli olmayan kirli paralar.

Allah kimseyi görgüsüz etmesin!

Tamam, paranın yüzü sıcaktır ama kirli parayı neyleyim! Allah helalinden versin demek varken, düşünürken, helal kazancı yaşam biçimi olarak kabul etmek varken, kirli işiler, kirli paralar bozar beni.

*

Hani bir atasözü var, bilirsiniz, ‘hızlı giden atın boku seyrek düşer!’

Polat’lar çiftinin ve diğer sosyal medya maymunlarının, pardon fenomenlerinin lüks yaşamları, nereden geldiği belli olmayan maddi kaynakları başlarına iş açtı, şimdi kodesteler.

Hal böyle iken aslında bir güzellik merkezi açıp kısa yoldan zengin olmak, birden bire şöhret olmak, sosyal medya maymunu, binlerce kez pardon fenomeni olmak kolay ve basit gibi gelebilse de size, bize, sıkıntılı iş, tehlikeli meslek.

Kendi kendime; ‘Arap kızı camdan bakıyor, boş ver oğlum kim takıyor!’ desem, bir delilik yapıp güzellik merkezi açsam, Allah muhafaza uyuşturucu bataklığına saplansam, birilerini ayartıp 700 milyon para hortumlasam devlet bankasından, tüm cesaretimle her şeyi göze alarak, tüm risklere katlanarak bir delilik yapsam, kendimi nerede bulurum, varın onu uda siz düşünün!

*

Keşke insanlar güzelliğe düşkün oldukları kadar dürüstlüğe de düşkün olsalar  keşke, keşke…

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol