banner1483

Beşi bir yerde gibi oldu valla!

Sıkı takipçilerim, okurlarım sarmadan duramıyor; Yazıyorsun da, ne geçiyor eline?

Bazen kendi kendime konuşuyor, yüksek sesle düşünüyorum, hatta bunu bazı arkadaşlarımla da paylaştığım oluyor, ‘Niye kendini bu kadar paralıyorsun. Mahallenin delisi sen misin? Yazıyorsun da ne oluyor, madalya mı takıyorlar? Sık azıyorsun tamam da, biraz dilini tepene çek, çok sivrisin, çok muhalefet gibisin, çok agresifsin. Bir gün başın belaya girecek, demedi deme, uyarmadık zannetme!’ Beyin jimnastiğimi geliştirip, deliler gibi kendi kendimle hesaplaşıyorum! Zaten siz de benden aşağı değilsiniz maşallah, işallah!

Allah razı olsun!

Beni sevdiğinizi, beni sürekli takip ettiğinizi, beni her gün özlemle, sabırla beklediğinizi biliyorum. Bunun farkında olduğum için de, hem kurucusu olduğum günlük MANŞET GAZETESİ’nde, hem de kendi sitem olan maraskimlik.com’da her gün 2 yazı ile karşınıza çıkıyorum.

*

Tabi sitemize girdiğimiz haber ve köşe yazılarımızdan ötürü zaman zaman hem beğeni, hem eleştiri, bazen de tehdit aldığımız olmuyor değil. Bazı zamanlar da birilerinin gazına geldiğimiz gibi, pot kırdığımız, eleştirirken gönül kırdığımız, bilgi kirliliğinden kaynaklanan sebeplerden ötürü yanlış anlamalara sebebiyet verdiğimiz de oluyor.

Hayatın akışında bunlar var ve olacak. Ama bile bile yanlış, pot yok!

Ancak genelde beğenildiğimi de itiraf edeyim, çok da tevazua gerek yok bu nedenle.

Eleştirirken terbiye sınırlarını aşanlar, görünüşte size yazılmış olsa da, aslında sahibini arıyordur!

*

Biz yazılarımızı kulakları olduğu halde sağır, burunları olduğu halde koku alamayanlar, gözleri olduğu halde görmeyenler için yazıyoruz.

Dudakları olduğu halde konuşmaktan imtina edenler, çekinenler, korkanlar, ‘başıma iş açılır, ne olur ne olmaz!’ diyenler için yazıyoruz.

Halkın sesi, gözü kulağı olduğumuz için kendimizi topluma karşı sorumlu hissediyoruz.

Şarkıcı Gülşen’in donunu yazsam, daha çok okursunuz. Hem de ağzınızın suyu aka aka!

Şarkıcı Bülent Ersoy’a şemsiye tutan Anıtkabir’de görevli yüzbaşıyı dilime dolasam, okunma rekoru kırarım!

Son günlerin flash ismi, şarkıcı Sezen Aksu’nun hiç de etik ve ahlaki olmayan, yakışıksız, İslam’a hakaret eden şarkısını satırlara döksem, magazin dünyasını allak bullak ederim! (gerçi 6 sene önce yazılmış, söylenmiş şarkı ama gündemi değiştirdi mi, ona bakın siz!)

84 milyon insanın Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’a seviyesiz bir biçimde, hakaret içeren cümleleri ile gündeme gelen, makama saygısı olmayan gazeteci Sedef Kamaş’ı araya sıkıştırsam, rekor üstüne rekor kırarım.

*

Benim derdim ne Gülşen’in donu, ne Bülent Ersoy’a tutulan şemsiye, ne de Sezen Aksu’nun İslam’ı aşağılayan şarkısı… Ne de gazeteci kız!

Bunları yazıp da, sizlerle paylaşıp da şehrimi, konuları vasatlaştırmayı, değerleri kalitesizleştirmeyi aklımdan bile geçirmedim!

Bunları yazarak gerçekleri, piyasanın konularını dışarı atamazsınız. Atarsanız, küresel sermayenin kulu kölesi olursunuz!

*

Bu şehirde gazetecilik zor iş. Birini haber yaparsın, yahut eleştirirsin, o kişiye yakın olanlar, ya da çıkar ilişkisi bulunanlar, ‘Ayıp etmişsin, o şöyle iyi adam, böyle dürüst adam’ şeklinde dokundurmalar başlar. Daha düne kadar yazılarınızı beğendiğini söyleyip sizi yere göğe sığdıramayanlar, bir anda hedef tahtasına koyunca, herkes size farklı bakmaya başlıyor.

Zaman zaman sarsıcı fikirler ortaya atabilirim! Bu fikirlerim, bu eleştirilerim farklı fikirlere inananları rahatsız edebilir, fincancı katırları da ürkebilir. Lakin farklı fikirleri bastırmanın yolu, baskı kurmak olmamalı…

*

Şarkısının sözlerini tasvip etmiyorum, baştan yazayım da maraza çıkmasın, tamam da bu şarkı da sizi rahatsız edebilir, linç etmeniz şart mıydı? Dinlemezsiniz, olur biter!

Bir yazarın fikrini beğenmeyebilirsiniz, okumazsınız, olur biter! Bir televizyon dizisini beğenmemek gibi hakkınız vardır tabi, izlemeyin canım, size silah dayayan mı vardı?

Okuyucusu olmayan yazar, dinleyicisi olmayan şarkı, izleyeni olmayan televizyon programı zaten yok olur gider.

Her zaman derim, kim kimin söküğünü diker, kim kimi öper beni de, kimseyi de ırgalamaz. Toplum değerlerine ve gazetecilik etiğine aykırı gelmiyorsa, isteyen istediğini yazar, okur, seyreder ve dinler!

Bu kadar basit!

*

Bırakın başkasını, ben bile duygularımın cam kırıklıklarına söz geçiremiyorum.

Tabi ki bizleri eleştiren, beğenmeyenler olacak. Hepsine saygı duyarım. Ona kalırsa birileri beni beğensin, beğenmesin derdiyle dertlenip yazmıyorum.

Benim bu şehre, sizlere borcum var. Onu ödemeye çalışıyorum.

Veresiyeyi sevmem, kredi kartım hiç olmadı, lafım herkese ve peşin!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol