İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;

Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Yol O'nun, varlık O’nun, gerisi hep angarya;

Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!

Diyor ya şair…

İnsan, yeryüzüne gönderildikten sonra rabbini unutan varlık…

İnsan bu, yeryüzünde her şeyin hatırını sayıpta, Rabbine teşekkür etmeyen varlık…

İnsan, bir fincan kahveye teşekkür eder de, niçin rabbine itaat etmez…

Tarihte de bu böyle olmuştur…

*

Çağları bir hatırlayalım…

Nuh Aleyhisselam bile ailesinden ve sevdiklerinden ayrılmıştır…

Ailesi ve sevdikleri tek tek dökülmüşler ve Allah’a isyan yolunu tercih etmişlerdir…

Allah’ın peygamberi ise, Allah yolunu tercih etmiş ve Allah’ın emri gereği sevdiklerinin yanını değil, Allah yolunda devam etme kararı almıştır…

İbrahim Aleyhisselam da aynı yolun yolcusu olmuştur…

Zorda olsa, tüm Allah yolunun yolcuları, Allah’ın dostu olarak yaşamışlar ve Allah yolunun kölesi olmuşlardır…

*

Müminler olarak ta bizim yolumuza birçok engeller çıkacaktır, sabretmeliyiz ve bu engellere takılmadan ve dökülmeden, Allah’a giden yolda, tek başımıza kalsak bile, dünyaya ve dünyalıklara aldanmadan yürümeliyiz…

Dosdoğru yolda yürürken, önümüze çok çeşitli engeller mutlaka çıkacaktır…

Bazen bu dosdoğru yürüdüğümüz Allah yolunda, karşımıza, mevki, makam, para, kadın, şeytan ve dostları gibi çok çeşitli engeller çıkacaktır…

Bu durumlarda Allah’a yönelmeli ve vazifemizi yaptıktan sonra asla geriye bakmadan, ileriye doğru ilerlemeliyiz…

Cehennemin yolları iyi niyet taşlarıyla döşenmiştir…

*

Üstad Mehmet Akif Ersoy da diyor ya:

“Gözyaşı yetmez, neden ter dökmediniz.”

Evet dünya ağlayacak belki…

Timsahlarda gözyaşı döker…

Necip Fazıl Kısakürek üstadımızda nakşetmiş kelime kelime şiirinde;

“Müjdecim, Kurtarıcım, Efendim, Peygamberim:

Sana uymayan ölçü; hayat olsa teperim!”

Dünyanın ağlamasına aldırmadan, gerçek hayat ahiret hayatıdır deyip, cennete doğru koşmalıyız…

Nitekim, Kur’an-ı Kerim’de bizi yaratan rabbimizin emrine kulak verelim ve düşünelim biraz;

*

        Ey iman edenler! Şayet inkârı imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi dahi dayanıp güvenilecek dostlar edinmeyin. İçinizden kimler onları dost edinirse, işte kendilerine kötülük edenler bunlardır.

       De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım-akrabanız, kazandığınız mallar, durgunluğa uğramasından endişe ettiğiniz ticaretiniz ve hoşlandığınız meskenler size Allah’tan, peygamberinden ve O’nun yolunda cihaddan daha sevimli ise, artık Allah buyruğunu (kıyameti) gerçekleştirinceye kadar bekleyin. Allah günaha saplanmış kimseleri hidayete erdirmez.  (Tevbe:23-24)

Ne mutlu Allah’a dost olanlara… Ne mutlu Allah’ın emri uğruna dünyayı terk edenlere…

Selam ve dua ile kalınız…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol