‘Kör müsün!’ başlıklı yazım ciddi bir okur takibine takıldı.
Depremde devlet ve özel hastanelerin yıkım yaşadığı, ciddi zarar gördüğü doğrudur. Necip Fazıl Şehir Hastanesi önemli ölçüde yıkıma kadar gidilecek kadar zarar görürken, bereket versin her şeye rağmen Yörük Selim Hastanesi ayakta durabildi de, vatandaş sağlık adına çile, işkence çekmekten kısmen kurtulsa da, özel hastaneler Megapark, Vatan felaketin kurbanları arasında yer aldı.
Şimdi Sular Akademi Hastanesi şifa bekleyenlere, hastalara can suyu olmayı sürdürürken, yine de sağlık bu şehirde ciddi sorun iken, Allah devlete zeval vermesin, Otogar altına yapımı süren Acil Durum Hastane inşaatı hızla sürüyor. Görmek gerek.
Tamam, belki Ilıca Hastanesi hayat bulamadı, 3 katlı yeri hazır iken yapılamadı, sezonda nüfusu 30 bini aşan sağlık turizminin merkezi mahallede doktor sıkıntısı çekilirken, Terminal altına yapılan devasa, üstelik de çelik konstrüksiyondan yapılan sağlık kuruluşunu görmezden gelmene tahammül edemem. Devletimiz var olsun!
Görmüyor musun?
*
Eskiden köy yumurtası, köy yoğurdu, köy kahvaltısı, köy domatesi derler, alır, yerdik. Organik olur der, sağlımızı düşünerek üç kuruş fazla da olsa fiyatı alırdık.
Şimdi yumurta da, yoğurt da, domates de şehirden gidiyor köye. İnek, tavuk besleyen, bağını-bahçesini ekip biçen kalmadı. Büyükşehirle birlikte herkes şehirli oldu, köylü kalmadı. Tarlalar boş, ekecek-dikecek zaman ve adam arıyor, yok.
Köy yumurtası diye yutturduklarına bak, uyanıklar ya, kıçıkırık tavuk yumurtasına tavuk pisi bulaştırıp, bizi aptal, ahmak ve salak yerine koyuyorlar ya, yutturuyorlar bize, yediriyorlar. Köy kahvaltısı da sizlere ömür. Dedim ya, şehirde, evimizde ne varsa, köy kahvaltısı da o işte.
Görmüyor musun?
*
Bak, ne diyor feraset sahibi Büyükşehir belediye Başkanı Fırat Görgel; ‘Ulaşımda 2025 Kahramanmaraş yılı olacak!’
Hele hele depremden sonra şehirde trafik denen hafıza yok oldu. Ne sokak belli, ne cadde, ne bulvar kaldı belleğimizde. Belki yakın tarihte yenileri olacak ama biz doğup büyüdüğümüz o eski sokaklarda hatıraları bırakıp gideceğiz günün birinde.
Depremin ardından şehir toparlanma sürecinde. Yeni inşa edilen konutlara gidiş-gelişlerde sıkıntı olduğu söyleniyor. Fırat Görgel ne yapıyor, Karayolları Genel Müdürü’ne gidiyor, Ulaştırma Bakanına gidiyor, trafikte tıkanan damarları açmak için çaba sarf ediyor.
Her şey plan ve proje dahilinde, takip aşamasında.
Tanıdığım Fırat Görgel 8-9 ayda saçlarını tamamen bembeyaz ederken, O şehir içi ulaşımın rahatlaması geçen gece gündüz demiyor! Algısı iyi mi, iyi.
Sen de eleştir ama insafı elden bırakma! Yaptıkları yapacaklarının teminatı.
Görmüyor musun?
*
Üst ya da köprülü kavşak her neyse, trafiği rahatlatacak, vatandaşı günahtan kurtaracak, tıkanan damarları açacak Sanayi ve Mado kavşağı için kimsenin kımıldadığı, kılını kıpırdattığı yok.
Günün her saatinde bu kavşaklar hareketli. Biz de aylardır, senelerdir adı her neyse artık, köprülü kavşakların veya üst geçitlerin yapılması, trafiğe acımasını bekledik haber yaptık, yorumlarda bulunduk.
Yani illa Fatma Şahin mi olmalı? Kadının yaptıklarına, yaptırdıklarına bakın, ‘helal olsun!’ diyorsunuz.
Olsun… Onların milletvekilleri ayrışmazlar, birbirlerini ötelemezler, istişareden kaçamayıp, birlik ve beraberlik ruhundan kopmazlar. Tarihi Kenter Birliği Başkanı Mansur Yavaş geldiğinde, Başkan Fatma Şahin ve ekibi şehre 10 km. kala yerde karşılıyor, isteklerini, taleplerini yineliyor ve alıyor.
Fakat aynı sayın Mansur Yavaş Kahramanmaraş’a geldiğinde, bir Allah’ın kulu necisin, kimsin, niye geldin demiyor?
Sanki depremin hemen ardından Dulkadiroğlu İlçesinde, 35 dönümlük alana Koordinasyon Merkezi kuran o değildi. Sanki insanları doyuran, tıraş ettiren, çadır ve battaniye dağıtan o değildi. Sanki insanların umudu, can suyu o değildi.
Yahu 33 gazeteci arkadaşımıza bilgisayar dağıtan Mansur Yavaş idi. Tebrik etmek varken, hoş geldin demek varken, depremden çıkmış şehir insanını adam yerine koyup tüm ihtiyaçlarını gören sanki Başkan Yavaş değildi?
‘Görmedim, duymadım, haberim yok!’ diyerek 3 maymunu oynamadınız mı?
Görmüyor musun?