banner1572

Biz kendi malımıza, kendi canımıza sahip çıkarız da seçtiklerimize, oy verdiklerimize düşman kesiliriz.

Bu meselede üstümüze yok yani, yok!

Adam beğenmeyiz! Kiminin saçına laf eder, kiminin kulağını eleştirir, kiminin burnuna laf yetiştiririz. Kimini, kimilerini de boyu ile giyim-kuşamı ile değerlendirir, mutlaka eleştirecek bir şeyini buluruz.

Ama hiçbir zaman karakterini tahlile çalışmaz, karakter noksanlığını mesele etmeyiz. Şehre dair vereceği ne var, ne yok onu ikinci plana iter, yok ithaldi, yok yerli ve milliydi, yok başka şehirdendi yorumları eksik olmaz günlük yaşam dilinde, dilimizde.

Kendi seçtiklerimizi tanımakta zorluk çekerken, oy versek vermesek eleştirme meselesinde evvelallah hakkını verir, siyasetin s’sinden anlamasak da siyaset allamesi kesilir, neredeyse siyaset akademisi mezunu pozunda siyaset dersi veririz ona buna, hatta seçtiklerimize, oy verdiklerimize.

Mükemmel bir eleştirmeniz bu konuda.

*

Hani adam vefat etmiş. Tabutun içinde yatıyor. Cenaze namazı kılınacak. Hoca ve cenazeye gelenler merhumun ne mübarek, ne iyi, ne dürüst bir kimse olduğunu söylerler.

Cemaat ve hoca efendi, ‘Çok iyi bir babaydı, çok iyi bir eşti, çok sevilen sayılan biriydi’ demeyi sürdürürken, cenazeye katılan karısı oğluna seslenir; “Git bak bakalım, tabutun içinde yatan sahiden baban mı?”

*

Sahi, biz seçtiklerimize, oy verdiklerimize düşman kesilmek zorunda mıyız? Boyundan, giyim kuşamından bize ne de, karakterini, siyasi ahlakını, şehre dair yazdığı veya yazacağı başarı hikâyesini, hizmetlerini sorguluyor muyuz?

Yok, hayır!

 O bakımdan, yüzme bilmediğimiz için siyaseten adam gibi doğru düzgün kulaç atamıyoruz.

Daha açık ifade ile nişan almadan ateş ediyoruz. Hadi biraz daha ileri gidelim; iyimser olmayı unuttuk! Bardağın dolu tarafını görmekten ziyade, bardağın çatlağından sızanı dilimize doluyoruz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1413

banner1560

banner1574