Toplumun temel ihtiyaçlarını karşılayan, istihdam sağlayan, üretime katkı sunan tesisler ticari düşünür. Ticari düşünen işletme sahipleri, kazanamayacakları işe girmezler. Kimse yanlış ata oynamaz!

Bu tür tesislerin bir sermayesi vardır. Para, teminat mektubu, arsa, araba, bağ-bahçe…

Fakat huzur ve sevgi iklimini tesise çalışanların, niyetlenenlerin paraya ihtiyacı yok, sermayeye de. Çünkü bu iklimlerin sermayesi insandır. Sevgi ve huzurun olmadığı toplumlarda, ailelerde barıştan, istikrardan söz etmek mümkün değilken, Şairler Tepesi’nde Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Fırat Görgel’in düzenlediği ‘Basın ve Medya Buluşması’nda bu sevgi iklimi ağırlık kazanıyordu.

Bunu dilinden düşürmeyen, bu iki iklimi tesise çalışacağına dair gayret eden, söz veren bir başkan vardı karşımızda. Ortadoğu’nun ateş çemberi içinde olduğu bir dünyada en çok ihtiyaç duyduğumuz şeydi barış ve huzur.

*

İnsan parayı bir şekilde bulur, bir şekilde han, hamam, lüks araç sahibi de olabilir. Ama para ile bağ-bahçe, lüks araba ve villa yaşamlarının huzur getirmediği, sevgi beslemediği şarkılarda-türkülerde ve televizyon dizilerinde o kadar çok işleniyor ki, kıymetli Başkanımız Fırat Görgel’in bu kavramlara olan düşkünlüğünü doğrusunu söylemek gerekirse önemsedim.

Belediyede buna çok ihtiyaç vardı. Zira birbirinden kopmuş, uzaklaşmış, birbirine sevgi ve saygı beslemeyen çalışan kitle, Fırat Görgel ile huzur bulmuş belli ki.

*

Meclis aritmetiğine çok da takılmıyordu. Uzlaşmacı kimliği ile bilinen sevgili Görgel, kendi ifadesi ile kimseyle siyasi yarış içinde olmayacağını, herkesle empati kurup istişare edebileceğini, diyalog ile şehrin sorunlarının çözüleceğine işaret ederken, diğer mahallenin başkanları ile de çalışmayı kendine şiar edinmişti.

Yine kendi ifadesi ile yazıyorum, sorun yaşayacağını sanmıyorum. Dedim ya, O’nun uzlaşmacı, barışçıl tutumu, yani zemheride karı bile eritecek karakterdeydi.

Şayet meclis aritmetiğini elinde tutan (şu bilinen topal ördek meselesi) muhalif kanat yarış ve intikam duygusu içinde olursa, ağır basarsa, bu memleketin hayrına olmayacaktır. Tamam, herkes seçmenin iradesine sahip çıkacak da, asıl iradeye sahip çıkma kentin sorunlarına karşı duyarlı davranmakla eş değerdedir.

*

Bir arkadaşım, basın camiasını bir arada tutma adına yer istedi. Adres de gösterdi. Olması gereken şeydi, o dostumu tebrik ettim önerisinden ötürü. Ama bir cümlesi yanlıştı.

Ara notu; Ben kimsenin askeri değilim, olmam da. Şahsım memleketimin askeri olurum, ülkemin askeri olurum, ordu’mun askeri olurum, ama isminin önünde başkan da olsa, çok sevdiğim biri de olsa, kimsenin askeri olmam. Kimsenin arka bahçesi de olmadım, olmam. Hikâyesi olanı, başarı hikâyesi yazanı alkışlar, çalışmayanı, hikâyesi olmayanı babam da olsa, bakan da olsa eleştiririm. Belden aşağı vurmamak, hakaret etmemek kaydı şartıyla. Hatırlatayım dedim.

*

Basın ve medya buluşması (yalnız, basın kim, medya kim, onu çözebilmiş değilim) çok samimi bir ortamda idi. Söylediği her cümleyi hissederek söyleyen, kimseyle yarış ve kavga içinde olmayacağının altını kaçıncı kez dile getiren Başkan Fırat Görgel’in de kendine özgü bir kırmızı çizgisi, hikâyesi var.

Bu şehirle alakalı hikâyesi olmayanlar düşünsün. Zaten onları aramıza almıyor, ciddiye dahi alamıyoruz. Bakan da olsa, milletvekili de olsa.

Ne diyor sayın Görgel, ‘Benim bir hikayem var, ben kendime, yeteneğime, başarılı olacağıma güveniyorum, inanıyorum, ekibimle birlikte bu şehrin sorunlarını çözebileceğime kefilim. Bu şehirde hikayesi olmayanlar düşünsün. Hikayesi olmayanlar, her kim olursa olsun, benim adıma ahkam kesemez, irademe ipotek koyamaz, koydurmam!’ derken, basın ile olan ilişkilerini ifade ederken gözlerinin içi gülüyordu ve samimiydi.

Fakat, eleştiriye eyvallah da, tehdide şantaja pabuç bırakacak biri değildi Fırat Görgel.

Ne kadarsa, o kadar!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol