Biraz da niyetinize bağlı. Önyargısız biri değilseniz, niyetiniz halis ise, aslına bakılırsa anlamak da, anlatmak da kolay!

Şehre, dondurma sektörüne mal olmuş bir insanı anlayabilmek için Yaşar Pastanesine gitmeniz, çayını içmeniz, iki hanek etmeniz gerekir.

Eski eğitimci, yılların tecrübesi.

Peşin yazayım, adamın önde gidenidir Erdal Kanbur! Partili partisiz, tüm camia, tüm esnaf kesimi, tüm tatlı ve dondurma sevenler tanır, severler onu.

Takıntısı yok, kasıntısı yok, yüksek egosu yok, şovmenliği yok, sonradan görme hiç değil o yüzden şımarıklığı da yok.

Adamın dibi demem ondan!

*

Her seçim döneminde, herkes bir yere yakıştırır O’nu. Layık gördüklerinden, başarabileceğine emin olduklarından olsa gerek, güvendiklerinden, ki öyle, her seçim döneminde kapısını çalarlar, telefon ile teklifler yağdırırlar.

‘Adayımız sensin!’ derler. Ve her seçimden de zaferle çıkar. Başkanı olduğu Lokantacılar ve Pastaneciler Odasını hiçbir zaman etiket için, kendisine ‘Başkan’ desinler diye yapmadı, üstlenmedi.

Üstelik de odanın kuruşuna dokunmadığı gibi, cebinden harcadı.

(Ticaret ve Sanayi Odası seçiminden önce, yani 19 Kasım’a birkaç gün kala, aslında bu yazı kısa süreli de olsa sitede yayınlandı. O günkü yazının bazı bölümlerini sildim, çıkarttım ve ekleme yaptım. Çünkü Erdal Kanbur gibi bir markayı kısa süreye sığdırmak mümkün olmadığından, yazıyı güncelleyip, revize edip bir kere daha sizlerle buluşturma kararı aldım.)

*

Geride kalmış olsa da TSO seçimine kısaca dönecek olursak…

19 Kasım’a vakit de kalmamıştı üstelik. Zaman dar, baskı her geçen gün, her saat daha da artıyor ve neredeyse abluka altındaydı. Üzerine çok gelmişlerdi.

Taraf olmak istemiyordu. Ağabeyleri de taraf olmasından yana değildiler, bağımsız seçime girmelerini istiyorlardı.

Gazeteci büyükleri ile de istişare etti günlerdir.

Sonunda kararını verdi ve kendi listesini hazırladı, seçime bağımsız girdi. Girdi ve kazandı. Şimdi hayat normale döndü, herkes işinin başına döndü.

*

Seçimler ve oylar… Oy gönül işiydi.

Elbette yarışan iki adaydan birinde gönlü vardı. Ama komitedeki seçimden zaferle ayrılan, zafer şarkıları söyleyen ve bu şarkıyı da arkadaşları, ekibi ile seslendiren Erdal Kanbur, mutlu sona ulaştığında, düşüncesinde ne kadar haklı olduğunu bir kere daha anladı.

Seçim de geride kaldığına göre, bu meseleyi daha fazla deşmenin manası yok. Bitti gitti. Kazananları tebrik edip yoluna bakmalı insanlar. Hayat devam ediyor artısıyla, eksisiyle.

*

Her zaman ve zeminde akıllı hareket etmenin, istişare kültüründen yararlanmanın, müşavereden yana tutum sergilemenin meyvesini almayı bilen birisi olarak danışır, istişare eder, doğru yerde doğru adımlar atardı.

Halen Lokantacılar ve Pastaneler Odası Başkanlığını da yürütüyor. Üstelik de başarılı. Üstelik gönül dostu, üstelik basın dostu.

Yaşamı boyunca para kadar insan da biriktirmiş yüreğinde. Aileden aldığı terbiye ile hep mütevazı olmuş, hep kalender yaşamdan yana olmuş, hep insan odaklı çalışmış.

*

Erdal Kanbur’u anlamak için yaşamak lazım. Bir çayını içmek, bir külah dondurmasını yemek, iki hanek etmek, bir gıdım da olsa dinlemek gerekiyor.

O, zor anlatılacak olsa da, kolay anlaşılacak bir isim.

Dedim ya, gönüller inşa eden birini anlamak zor olmuyor.   

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol