banner1572

Allah fırsat vermesin, insanoğluna biraz sırnaş, biraz yüz ver, biraz sokul yanına, tepene çıkar, yedirdiğini, içirdiğini bile inkâr eder, zeytinyağı gibi üste çıktığı yetmiyormuş gibi, ilk fırsatta seni satar!

Gazetecilik yerlerde sürünüyor. Zaten yazılı basın tamamen çekildi piyasadan. Herkes sosyal medyacı oldu çıktı. Zira günümüzde gazete çıkartmak özellikle deprem sonrası Maraş’ta bu işe devam etmeyi düşünmek, hayal ötesi gibi bir şey haline geldi.

Grafiker bulamıyorsun, bulan da diliyle tuz yalattırıyor.

Matbaa desen zaten yoktu, en yakın komşu illere gidiyorduk. Kâğıt, mürekkep ve işçilik maliyetlerinin artması neticesi gazete çıkartmak da yüklü maliyeti çıkartıyordu kaşımıza. Nakliye, dağıtım ayrı bir sıkıntı.

Ne kalıyor geriye, sosyal medya. İnternet gazeteciliği. Tehdit, şantaj, ‘yazarım ha!’ gözdağı, ‘beni görmezsen iflahını keserim, dumanını attırırım, çarşıya çıkamaz hale gelirsin, madara ederim!’ tacizleri bitirdi bizi.

Suç mu, tabi ki öyle. Okuyan da, yazan da, söyleyen değil söyleten de, yazan değil yazdıran da suça ortak oluyor mu, dibine, sapına kadar!

*

Esnaf diyecektim de unutmayayım diye siyasileri araya sıkıştırayım dedim. Memleketin onlarca, tonlarca sorunu varken, seçim de bitti ya, bizimkileri çarşıda-pazarda göremezsin artık. Hasbelkader gelse de, ayaklarımız çamur olmasın diye kırsala da gitmekten imtina ediyorlar.

Kadınlar örneğin. Topuklu ayakkabı, lüks çanta, kaşlar gözler boyalı, kuaförden yeni çıkma modelleriyle bir zamanlar AK Partiyi iktidara taşıyan o samimi, sadakat sahibi kadınlar gitti, yerine süs biberleri geldi.

Kırsaldaki kadınların bile elini sıkmaktan imtina eder hale geldiler.  

Bereket versin Asuman Yavuz gibi tevazu sahibi, kalender bir kadın kolları başkanı var da, yine de kadınları bir araya toplamakta sıkıntı çeker bir hali var sanki. Dedim ya, o kadınlar gitti, yerine kapıdan içeri girmeye, el sıkmaya çekinen süs biberleri doldu yönetimlere.

Deprem sonrası, kaybettiklerinin acısı daha taze iken bile, sırf partisi için, sırf davası için acıları yüreğine gömen vefakâr kadın Asuman Yavuz Başkanımı tenzih ediyordum. O da bir çırpı çabalamasa kadınları sahada göremeyeceksiniz.

*

Erkek siyasilere gelince. Seçim bitti, yani horoz öttü dava bitti misali, artık ne şehrin sorunları umurlarında, ne Maraş. Ankara, gel keyfim gel. Zaten yoruldular da gariplerim! Biraz tadını çıkartsınlar, dinlensinler, zaten bir Bakan falan gelecek olursa Maraş’a, takım elbiselerini çekip, kravatlarını bağlayıp ‘hoş geldin, beş geldin, güle güle beyefendi!’ faslından sonra hadi bana eyvallah! Elleşmeyin arkadaşlara! Çok yoruldular, çooookkkk! Doktorlar bile kendi hallerine bırakın, ne yerlerse yesinler demedi mi?

Ben Tayyip Bey’in yerinde olsam, hele seçimde birçok ilçeyi kaybettik, karşı mahalleye kaptırdık ya, elime alırım sopayı, Bahtiyar Yokuşuna sürerim, yakaladığımın kıçına kıçına indiririm.

Bereket versin bir delikanlı, bir heyecan ve duygu yüklü bir ‘Ertuğrul’ çıktı (seneler önce sevgili Fırat Görgel’e bu sıfatı ben yakıştırmıştım!) sahaya, meydanı boş bırakmadı, kimselere vermedi, geldi büyükşehir belediye başkanı seçildi.

Tercih, takdir Fırat Görgel’e. Siz de gölge etmeyin, başka ihsan istemez! Çünkü geleceğin Maraş’ını imar edecek, ihya edecek, şehri ayağa kaldıracak, insanların yaşam kalitesini artıracak harbi, özü sözü bir belediye başkanı O…

Aksini düşünen, aklından numaralar, 2028’e dair senaryolar yazan, kumpaslar geçirenler suça ortak olacaklar, haberiniz olsun!

*

Esnafımızda, ev sahiplerinde Allah korkusu kalmamış. Hiç düşünmek istemiyorum ama deprem az gelmiş diye geçirmiyor değilim içimden. Fırsatçılık, yalan, aldatma, kandırma, üçe aldığını yüz elli üçe satma, aşırı hırs, Allah korkusu bir mikrop gibi, virüs gibi vücutlarına yayılmış olması bir yana, bu kez de Ulu Cami ile İş Bankası arasında insanlara yaşam alanı bırakmadılar. Bırakın dükkânlarının önünü, yolun ortasına bile malzeme yığmaya başladılar, masa attılar. Vatandaşa geçecek yol bırakmadıkları gibi, açıkta satılan ürünlere konan sinekler, hemen dibinden geçen araçların egzozları, rüzgârla gelen toz, sağlığımız da zaten Allah’a emanet, pahalı satma hırsı, ne inanç bıraktı, ne şehir milliyetçiliği, ne Allah korkusu.

Sevgili esnafım, suça ortak olduğunun farkında mısın?

*

Yazıya nokta koyacak olursam, Etki Ajanlığı yasası Meclisten bugün yarın geçti geçecek. Peki, ben bunları yazmakla etki ajanı oluyor muyum, olmuyor muyum?

Bizleri kandıran, yalan söyleyen, Allah ile dahi aldatmayı siyaset sananların (bilumum başkanlar dahil) yaptıkları, söyledikleri etki ajanlığı tanımına, tarifine uyuyor mu, giriyor mu, biliyorsam Arap olayım!

  

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol

banner1413

banner1560

banner1574

banner1575