Gözümü kapatıp zikir çektiğim huzur ve mutlu olma hazzı hiçbir şeye benzemez. Gözlerimle beraber kulaklarımı kapattığımda kevser ırmağının, boyunuzu aşan dalgalar gibi coşkulu sesi ruhunu dinlendiriyor.
Gözlerin açtığında etrafı daha parlak daha ferah görüyorsundur. İnsanlığın kirlenmesiyle, yaşamın kirlenmesi çevre kirliliğinin temelidir.
Asıl kirlilik kibirdir. Kendini diğer kimselerden üstün görenlerin depresyon puanları, alçak gönüllülük kişilere nispeten daha yüksektir. Eskilerin mahviyet dedikleri bir erdem insanın ve toplum menfeati için vazgeçilmez bir değerdir. Toplumumuz da kitap okuyan insanlar çoğaldıkça, kültür ve eğitim seviyesi yükselişe farkında, bilinçli ve mutlu insanlarımızın sayısı artacaktır. Okumak gezmeden öğrenmek bilgiye ulaşmaktır.
*
Ne güneş aya yetişebilir, nede gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzmeye devam eder. Değer için değer biçene ihtiyaç varsa, onun şartlarını değişmesiyle bu değer hükmünden vazgeçmesi söz konusu olamaz mı?
Deruni anlamda barışık ruh ve duygu dünyası kaos içinde olan bir insandan tabiatın düzenine ayak uydurmasını beklemek anlamsızdır. İnsanoğlu bindiği dalı kesen, nefes almasını sağlayan ormanları yakandır.
Kendini doğuran toprakları çölleştiren, suya kandıran nehirleri kurutan tek varlıktır. Yeryüzü varlıklarının suya ve ormanlara ihtiyacı vardır. Düşüncelerin söze dökemeyen, suya, döker, dağa taşa haykırır bazen. İnsan, kutsalın mahzenine inerek yitirdiği huzuru tabiatı aramaları bir hatırlama ve yeniden keşfetme çabasına girmektedir.
*
Modern hayatın kalabalığı, dijital gürültüsü içinde özünü unutan insan, doğaya yönelerek kendini yeniden inşa etmeye çalışır. Fakat ne acıdır ki, tam da huzuru aradığı o doğa, bu gün insan eliyle yok edilmektedir. Orman yangınları bunun en acı örneklerinden biridir.
Her yıl binlerce hektar orman, ihmalkârlık ya da kasıt sonucu küle döner. Ağaçların çığlığı, toprağın yanışı, hayvanların çaresizce kaçışı sadece ekolojik değil, ruhsal bir çöküşün de göstergesidir. Orman yangınlarında yanan sadece ağaç değildir; bir yaşam, bir nefes, bir sığınaktır.
*
Yangının ardından ağaçlar değil, bir nesil vicdanı da kül olur. Toprak verimini kaybeder, su kaynakları kuruyarak, iklim dengesi bozulur. Yanan her yaprak arasında insanın aradığı huzur da yanar. Doğaya dokunmak aslında kutsal olana dokunmaktır.
Onu korumak kendi iç barışımızı korumaktır. Ormanlar yanarsa insan umutları da yanar. Ve belki de o zaman insan, hatırlamakta çok geç kalır.
Ormanların bize sessizce öğrettiği sevgiyi, sabrı, huzuru, dengeyi ve uyumudur. Onu korumak ve yaşatmak, insanlık olarak en önemli görevlerimizdendir.
Sözlerime Hz. Peygamberimizin S.A.V bir hadisiyle bitirmek istiyorum. “Kıyamet kopuyor olsa bile, elinizde bir fidan varsa onu dikin…
Ve Mustafa Kemal Atatürk; “Ormansız bir yurt, vatan değildir”





