Her bir Türk evladının vatan, millet ve bayrak sevdası iliklerimize işlemiş olmazsa olmazımız ve kırmızı çizgimizdir. Ve bu asil millet söz konusu vatan oldu mu arkasına bile bakmadan, kaşlarını çatmadan ölüme güle oynaya gider.

Devlet-i âlinin ilelebet payidar olması için elinden gelenin fazlasını verir, canını verir devletini satmaz, vatanını da böldürmez. Bu vatan topraklarının büyük bir bölümünde on ili yerle bir eden deprem ile uyandık. Çok canlar kaybettik ve halâ acılarımız taze. Bunun Rabbimden geldiğini bilir hamd ederiz.

Fakat bunları farklı boyutlara taşıyıp nemalanmak isteyen çok kişiler var ve de halâ pusuda beklemektedirler. Gazeteci Mehmet Fiskeci ağabeyin yazılarını takip eder her bir makalesini birkaç kez okur kafam da yorumlar yaparım. Kullandığı üslubun sadeliğine hele hele tarafsız oluşunu takdir ederim. A ve B kişisini övmek ya da yerden yere vurmak değildir niyeti ki bunu yazılarını takip edenler gayet net göreceklerdir.

*

Doğru bildiğini yazarken de en çok muhabbet ettiği bir kişiye bile dokunuyorsa asla eğip bükmeden lafı gediğine koyar. Sanıldığı gibi kolay bir iş değildir gazeteci olmak, yazılarını yazarken kelimelerin her birini ölçüp tartmalı doğru olduğuna yüzde yüz emin olduğu vakit kaleme almalıdır. Öyle kulaktan dolma aslı olmayan haber yapıp sırf desinler diye maratona çıkarsan yarı yola varmadan pes edersin.

Şimdi Kahramanmaraş’ın gündemin de Mado var. Vay efendim, bir su bile vermediler, yok üstadım bir yemek standı yapamazlar mıydı vs vs uzayıp gidiyor. Deprem gecesine dönelim, bu afette Allah şu ve bu kişisi etkilensin falanca kişiler etkilenmesin mi dedi (hâşa) evleri yıkılmayan, can kaybı olmayanlar bile en az kaybı olanlar ve enkazda kalanlar kadar etkilendik. Allah muhafaza küçük bir trafik kazası geçirmiş birisi bile olayın şokunu birkaç haftada bile atamazken, kaldı ki böylesi kurumlardan ya da büyük şirketlerden büyük bir afetin şokunu hemen atmalarını ve hemen yardım etmelerini nasıl bekleye bilirsiniz Allah aşkına.

*

En nihayetinde herkes gibi onlarda bizler gibi olayın şokunu ve korkusunu yaşadılar. Her bir aile reisi önce kendi ve çocuklarının can güvenliğinden mesuldür. Bunların can güvenliğini emniyete aldıktan sonra başka kişilere yardıma koşar.

Mado ailesinin reisi (babası) sadece kendi çocuklarını değil bütün çalışanlarının can güvenliğini sorup sorgularken onların sağlığını düşünmeden edebilir mi. Yüze yakın evladını kaybeden bir babanın ruh halini ruhsuz olan müptezeller tasavvur edemezler. Onlar için ver gelsin, gelmezse vur ölsün. Yok öyle üç kuruşa beş köfte.

*

Kim ne derse desin umurumda bile değil. Aslında Mado ya karşı başlatılan bu karalama ve yıpratma kampanyasının arkasında çok oyunlar ve de çok figüranlar var. Onlarda da kuyruk acısı var, hoplayıp zıplayıp duruyorlar. Buradan isim zikretmenin yeri, zamanı ve zemini değil henüz. An itibariyle de etik olmaz. Lakin zamanı da geldiğin de bir bir dediklerini ve yazdıklarını yüzlerine çarpmaktan da geri durmayız evvel Allah.

Selam ve muhabbetle…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol