Günümüz siyasetinde, ticaretinde, memleket sevdasında en sık kullanılan olduğu kadar, en çok da istismar edilen kutsal kelime. Hele hele bizim memlekette kime sorsan herkese dava adamı, herkes davası için yürek yediyse, dalak yediyse, bırakın arkadaşı, kim tutar onu.

Zaten davası olmayanın hayalleri, hedefi de olmaz. Lakin dava adamlığı da samimiyet ister, ciddiyet ister, özveri ister, fedakârlık ister.

Avanta yok öyle!

*

Bakarsan davasına sahip çıkmayan yok. Toplumda herkesin dava anlayışı farklı olunca, en çok da siyasetçilerin sahiplendiği bu kutsal kelime, çokça da istismar edildiği için dava uğruna nice canlar gitse de ülkemde, şahsım şehrinde, sırf üzerine giydiği ‘dava adamı’ gömleği ile köşeyi dönen, dün uyuz eşeğe binmesini bilmediği halde, sırf dava adamlığı yüzünden itibarlı sınıfına atlayan cahil cühela gördük.

Dava adamlığı sırf bir partiye, bir takıma, bir inanca, bir etnik kökene sahiplenmek yerine; samimiyete, sevgiye, sadakate ve saygıya dayanır ki, günümüzde siyasi cenahta bunları aramak, bir çuval pirinç içinde bir taş parçası aramaya benzer!

Tamam mı?

*

Madem siyasete balıklama daldık, hadi gelin sürdürelim.

14 Mayıs genel seçimlerinde DEVA partisi millet ittifakından seçime gitti. Şahsım şehrinde, Uzm. Dr. İrfan Karatutlu, CHP listesinden, ikinci sıradan milletvekili seçildi ve Meclise gitti.

Hayırlı olsun, başarılar diliyoruz. Ülkenin, şehrim insanının derdine deva olmasını beklemek en büyük hakkımız, arzumuz. Zira bu şehrin yükü ağır, sorunları çok, deprem sebebiyle de acıları taze iken, Karatutlu, meclisin büyüsüne erken kapılmış olmalı ki, el uzatanlara elini vermekten imtina eder hale gelmiş. Acelen neydi dostum!

Ha, bu arada şahsım şehrinin ekonomik, sosyal ve depreme dair sorunlarını yüce Meclis’te gündeme getirmesini alkışlamadım desem yalan söylerim.

Aferin dedim. Zaten benimle birlikte ‘helal olsun!’ diyen vatandaşları çok duydum.

Kendisine ağabey tavsiyesi, belden aşağı olmadığı müddetçe, iyi niyetli eleştirilere de tahammül etmesini bilecek!

Gurur ve kibir abidesi siyasetçilerden çok çektik, fazlasına bizim de tahammülümüz kalmadı.

Kaldıramıyoruz artık!

*

Neva, Fransızca ve Arapça kökenli bir isimdir. Neva, ahenk, ses, seda anlamlarına gelen bir isimdir. Aynı zamanda Türk Sanat Müziğinde bir makamın ismi de Neva'dır. Bir diğer anlam olarak da Neva ismi zenginlik, mutluluk ya da ferahlık anlamlarına gelir.

Kürtçe’de ise ‘cuma akşamı’ anlamında.

Türk vatandaşı olarak, ülkemize zenginlik, güzellikler, mutluluk ve ferahlıklar gelsin isterken, makam bilmeden makamlara göz diken yeteneksiz, çapsız, ruhsuz, heyecansız, kendini potansiyel belediye başkanı yerine koyan heva ve heves içinde olanlara da söyleyecek son sözümüz şu olmalı; ‘çekiç doğru çiviye vurulur!’

*

Gelelim heva’ya. Bu kelimeyi sayın Mahir Ünal çok kullanırdı. Bir de ‘eyvallah!’ demeyi.

Kur’an-ı Kerim’de heva kelimesi ile nefsin öfke ve şehvet gibi kötü duygulara meyletmesi kastedilir.

İnsanın yaratılışından gelen iğreti, çirkin, berbat istekleri ifade eden heva, bir anlamda hevesi çağrıştırıyor. İnsan hayatının düzenlenmesinde önem taşır.

Heva, nefsin şehevi arzularına ve sübjektif olana yönelmek, geçici lezzet ve hazalara temayül etmek anlamını taşısa da, ilmin karşı zıddı olarak da kullanıldığını bilmiyor değiliz.

Seçim yaklaştıkça, bakıyorum birçoğunun heva ve hevesi zirvede.

Bir insanın heva ve hevesini kırmayın!  

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol