Aslında bu başlık benim değil. Çok sevdiğim, okumaktan keyif aldığım Murat Murathanoğlu isimli yazarın sayfasından arakladım.
Her kurban bayramı yaklaştığında, evlerde, aile bireyleri arasında bir tartışma başlar, ‘Danaya mı girsek, küçükbaş hayvan mı kessek!’
Büyükbaşa, yani düveye-danaya girmek daha hesaplı. Fiyatı da düşüyor, eti de bol olup evlerde buzdolabını dolduruyor. Tabi imkanı olan için danaya girmek. Eh, ‘memlekette danadan çok ne var!’ diye soracak olursanız, sayısını bilmiyorum.
Murathanoğlu, yazılarında isimleri, tarihleri, olayları ti’ye almayı seven birisi. Yazılarına zaman zaman espriyi, seksi ve mizahı katarak zenginleştirir, okuma alışkanlığı sağlar.
Bana çekmiş tıpkı.
*
Şu ekonomik ortamda, yükselen faizler sebebiyle bankaların kredi vermekten imtina ettiği günümüzde kredi kullanarak konut sahibi olmak artık hayal.
Araba almak da. İkinci el düşünsen, hesap-kitap tutmuyor. Hayallerin, rüyaların suya düşüyor.
Ülke, şahsım şehri dahil betonlaşmaya gidiyor. Zeytin ağaçları kesilerek, ormanlar katledilerek imar soysuzlukları, hırsızlıkları kat be kat artarak inşaat sevdalısı bir toplum haline geldik.
Müteahhitlerde Allah korkusu bitti. İçeride adamlarını görüyor, nereden yol geçecek, neresi imara açılacaksa, belediye meclis üyeleri ile işbirliği içinde zaten. Ki avantasını alıyor mu, yoksa babası hayrına mı yapıyor bu kıyakçılığı bilemem.
Ama kıyakçılığın sonunun ayakçılık olduğunu bilmeyen yok ülkede, sanki ortaklar, yüksek faiz ve yüksek enflasyonla fahiş düzeylere yükselen konut kiraları ve konut fiyatları, milyonlarca kişi için ‘barınma krizinin’ boyutlarını olağanüstü noktalara taşıdı.
*
Öyle ki, bir kilo fazla et uğruna danaya girer gibi konuta girmeyi düşünen insanların sayısı artmaya başladı. Hisseli tapu devri başladı ya, ondan diyorum.
4-5 kişi bir eve giriyorsun kredi kullanarak, ortak başına düşen pay zaten anasının nikâhı kadar, hadi gel de tek başına, müstakil konut sahibi ol. Emlakçı arkadaşlardan duyuyorum, inşaat maliyetleri artınca, konut yapan da kalmamış memlekette.
Evlerin fiyatı düşerken, ahır ve kümes niteliğindeki yerlerin kirası 10-15 binden başlıyor. Kimsede merhamet, vicdan, Allah korkusu kalmamış. Her yıl hac’ca giden, ümreyi komşu kapısı yapan da aynı, dinsizi-imansızı da. Fark yok.
Hisseli tapu dedim de, 5 ortak borçlunun satın alınan konutta oturup kira yerine taksit ödemesi mümkün olmadığına göre, kimin aklına geldi bu dahiyane, bu cin fikir: ne olur, hadi söyle, hadi söyle!
*
Memleketimin insanı genellikle bayramda keçi keser. Az yağsız olur eti, lezzetlidir. Koyun desen, son senelerde fazla kesilir oldu. Kuyruğu bedene eşit kiloda neredeyse.
Dana desen büyük, pahalı ve artık ortak giden de kalmadı. Ama bakacak olursak, memlekette dana da, koyun da, davar (keçi) de çok. Sıkıntı yaşanmıyor. Cebiniz elveriyorsa, emekli değilseniz kesin ve yiyin.
İhtiyacım yok ama en iyisi seneye bayramda Adana’ya gitmektense danaya girmek daha karlı. 5-10 kilo et fazla giriyor hiç olmazsa buzdolabına.
Pay dağıtan da kalmadı zaten. Ye babam ye, sonra da kilo vermek için, göbeği azaltmak için rejim yap!
Yapma ya!





