Eleştiriyi sevmeyen kamu yöneticileri ve siyasilerin bol olduğu memleketimde, aslına bakılırsa başlık biraz eksik ve kimse eleştirilmekten, tenkit edilmekten, sözlerinin ve iddialarının boşa çıkartılmasından hoşlanmaz! İnsanoğlunun yapısında, fıtratında var bu.

Siyasetin alt kademesinde bulunan herhangi biri, partisi hakkındaki sıradan bir eleştiriyi başkanına taşımaktan imtina ediyor. Etkinin tepkiyi doğurmasın endişesinden olsa gerek, sorarlarsa ya unuttum diyor, ya da kaçak güreşiyor.

Vatandaş bir daireye gelir, işi vardır, dün işe girmek için kırk kişinin kapısını çalan, kırk kişiyi referans gösterip, kırk kişinin başının etini yiyen memur, işe girdikten sonra kral kesiliyor, vatandaşa etmediği işkenceyi, zulmü bırakmıyor, sözüm ona egosunu tatmin ediyor.

*

Bizim görevimiz ayna tutmak.

Her ne kadar ayda yazan biri olsam da, bu şehrin gerçeklerinden uzak sayılmam! Ara sıra dokundurur, ama kelimeleri, cümleleri seçerken dikkat ederim.

Peki, biz bu şehrin gerçeklerine ayna tutarken, acaba bu şehri yönetenler aynada kendilerini görürler mi, ders çıkartırlar mı eleştirilerden!

Herkes alkış bekliyor, övgü bekliyor, şakşak bekliyor!

Yanlışa yanlış dersen tu kaka ilan ediliyorsun, yanlışa doğru dediğinde, bu kez onlar seni alkışlıyorlar. İki arada bir derede kalıyorsun!

Eleştirsen dış güçlerin adamı, övgüler yağdırsan, pohpohlasan ‘bizim adam’ yerine konuluyorsun! Senden iyisi, Şam’da kayısı…

Tıpkı, entel dantel gibi…

*

Peki, dalgaların üzerinde sörf yapmak neydi derseniz, onu da bir başka yazıda gündeme taşırım.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol