İstenen bu.
‘Çok konuşma, yazma, eleştirme, bizi ikide bir, kim demiş şehre gelmeye korktuğumuzu, sahaya inmekten kaçındığımızı, bak, sana söylüyorum; zart zurt hatırlama, cevap verme hakkı yaratma, bak memleket için bir tarafımızı yırtıyoruz, çok konuşma, ekmeğini ye, önüne bak!’
Ne bu?
Tehdit mi, uyarı mı, mesaj mı?
Her neyse adı… Biz yazalım, keyfimize bakalım!
*
Gazetecinin görevidir eleştirmek. Memleketi adına, insanlık adına, ülkem adına bu asli görevden kimse alıkoyamaz beni.
Zoruna gidermiş, incinirmişsin, o senin sorunun. Benim sorunum şehrim. Ayağa kalkacak, toparlanacak, esnafı ile sivil toplum kanaat önderleri ile sanayicileri ile basını ile eski huzurlu, mutlu günlerine geri dönecek! Var mı anlaşamadığımız nokta! Yok, yoksa derdin ne, neyin hesabındasın, neyin peşindesin!
Mücbir sebep halinin uzatılması için en çok kim yırtındı? Birkaç Oda başkanı, birkaç basın camiası. Siyasiler bu meselede ağzını açıp da bir cümle sarf etti mi, Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’e gidip, ya da telefon açıp, “Ey Bakan, deprem sonrası şehrimizin hali meydanda. Esnaf toparlanamadı, mal müşavirler bilgi ve belge kayıpları yaşıyor iken kayıt tutmakta zorlanıyor, üstüne üstlük şehrin merkezinde, yerli ve yabancı turistlerin uğrak yeri, şehrin hafızası diyebileceğimiz alanlar rezerv alanına dahil edildi, fakat esnafa yer gösterilmeden ‘çıkın, burayı yıkacağız!’ diyenlere karşı bir tepkiniz, ‘durun bakalım, ne oluyor burada!’ çıkışınız olmayacak mıydı?
*
Deprem sonrası şehirde, özellikle kırsal kesimlerde kaçak yapılaşma hız kazandı. Bir gecede evler konduruluyor bir yerlere. Belediye başkanlarına gidip bu meseleye dair fikrinizi, önerinizi söylediniz mi, şöyle yap, böyle yap diye.
Karşı mahallenin başkanı da olsa, neticede şehrimizin insanı, hangi partiden olursa olsun, gidip bir çayını içtiniz mi, başarılar dilediniz mi, ‘önce hayırlı olsun! Şehrimizin geleceği için yanındayız, bize düşen bir şey var mı?’ diye sordunuz mu, onure ettiniz mi, kalbine girdiniz mi?
Siyasetin bir günlük olmadığını öğretmediler mi size!
*
Sonra iddia o ki, sözleriniz kamuoyuna yayılıyor işte dalga dalga. Doğru ise; ‘Maraş’a gelmeye korkuyoruz!’
Lastik metre ile ölçü alınmayacağını herkes bilirken, millet sizin boyunuzun ölçüş ünü lastik metre ile değil, metal, esnemeyen metre ile aldığında sudan çıkmış balığa döneceksiniz zaten.
Bakın düne kadar sizi destekleyen, yazılarıyla, yorumlarıyla arkanızda olan hemşehrimiz Abdürrahman Dilipak, Korkusuz Gazetesi yazarı Ümit Zilei’nin 8.8.2024 tarihli yazısındaki nefret söylemini, o çirkin bedduayı buraya yazmayacağım, merak eden araştırır, bulur.
Dilipak bile isyan ediyor iken, biraz sağınıza, solunuza, önünüze bakın!
Gerçeklerle yüzleşin!
*
Bakın, sayın Cumhurbaşkanı uyarıyor sizi, çağrıda bulunuyor. “Halkın arasına inin, onların dertleriyle dertleşin, sorunlarını dinleyin, onlarla rabıtanızı (irtibatınızı) koparmayın, kapılarını çalın, hal hatırlarını sorun, ellerini sıkın!” dedikçe siz halktan kopuyorsunuz.
Liderinizi bile dinlemiyorsunuz. Kaçak güreşiyor, oynaş güreş peşindesiniz.
Size oy vermeyenlere, kitlelere ulaşın! Neden oy vermediklerini, neden sizden uzaklaştıklarını sorun, öğrenin, önlemini alın. Onları ikna edin!
Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan vallahi billahi yalnız adam. Tek başına ordu Allah esirgesin! Onun gösterdiği çabanın, eforun milyonda birini gösterseydiniz, 31 Mart seçimlerinde bu hezimeti yaşamaz, 11 belediyenin 8’ini karşı mahalleye bırakmaz, milletvekili sayısını 5’e düşürmezdiniz.
Ha, yarın seçim olsun zaten hiç biriniz yoksunuz da, 3’ü alırsanız, görürseniz elinizi öpüp başınıza koyun!
*
Öyle falan filan gazetecileri toplantıya çağırmayın demekle, her eleştiriye çemkirmekle ayakta kalacağınızı, sevileceğinizi, Ankara’ya selam vereceğinizi zannediyorsanız yanıldığınızı söylemek isterim.
Beni, öteki arkadaşımı, diğer meslektaşımı toplantılarınıza çağırmamak beni ve meslektaşlarımı küçültmez, aksine yüceltir, ama sizi yerlerde süründürür.
Öteki mahallenin takımı atağa geçti, ofsayttan bile gol atmaya hazırlanıyor, kazanma adına taktik değiştiriyor-geliştiriyor sürekli siz oyunda oynaştasınız.
Lay lom siyaseti bir yere kadar.
*
Son; bir, iki, üç… Bir de her zaman sahip çıkarım, çıkmaya devam ederim. Size inat… Arkasında dururum, şehrin imarı ve ihyası meselesinde gecesini gündüzüne katan, halkta zaten var olan ve her geçen gün karşılığını artıran Başkan Fırat Görgel’i rahat bırakın, ihsana gerek yok, gölge etmeyin yeter!
İşinize gelse de, gelmese de.
Neyse, yarın Meclis açılıyor da, vatandaş biraz derin nefes alacak, kafası rahat edecek. Hiç olmazsa bazı yüzleri görmekten kurtulacak!