Devamında söylerler ya, ‘pişmiş tavuğun başına gelmedi’

Şimdi tüm ülkede CHP’nin içine düştüğü yapısal, yönetimsel ve değişime dayalı tartışmalar konuşuluyor. İktidarı, Cumhurbaşkanlığını bekleyen, ancak başaramayan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı kılıçları çekenler, kazan kaldıranlar, bayrak açanlar her geçen gün artarken, Kılıçdaroğlu da inadım inat, muradım murat düşüncesinden hareketle, ‘gitmem de gitmem!’ diyor.

CHP kendi içinde paramparça. Değişim diyenler arayı fena halde açmış durumdalar. Makas açılınca, bazı vagonların da raydan çıkması kaçınılmaz hale geldi. Paramparça dediysem, herkes ayrı bir baş çekmeye başladı. Liderlik ruhunu kendine yakışanlar, Kılıçdaroğlu’na karşı ‘aday’ muamelesi çekmeye başladı ki, bu Kılıçdaroğlu’na uykuları haram eder hale geldi.

*

İktidar kanadının keyfi yerinde, gıcır. Sıfır araba gibi. Haklılar da. Her iki seçimden galip ayrılmışlar, millet ittifakı denilen masanın ayakları yerden kesilmiş, kimin ne dediği belli değil, öyle ki kendi içinde bile iç savaş var bazılarında. Özellikle oy yüzdesi 1’i zar zor bulan partiler dahi büyük harflerle, yüksek perdeden konuşmaya başlayınca, işin cılkı çıktı, bu da cumhur ittifakının beslediği medyada çalışanlara keyifli yazılar yazdırdı.

Dalga geçiyorlar Kılıçdardoğlu ile millet ittifakı kanadını oluşturan partilerle.

*

Özellikle CHP camiasında fitne, dedikodu, iftira, iddia kazanı fokur fokur kaynamasını sürdürürken, kazanın altına odun atanların haddi hesabı yok.

Yılan yavrusunu yer mi, yermiş.

Aslan yavrusunu yer mi, yediğini kaç kez belgesellerde izlediğimi söyleyebilirim.

Millet ittifakını oluşturan, sonradan darmadağın olan yüzde 1’likpartiler, hadi büyük umutlarla yola çıkan, oy yüzdelerini paralı anketlerle yüzde 15-17 bandında gösterip, siyasete ayar vereceğini söyleyen hanım kızımızın ‘süllümden endim, sözümden döndüm!’ diyerek terk ettiği masaya geri dönüşüyle birlikte ortaya çıkan güven bunalımı, partiyi yedi bitirdi.

Yazınca da sanki Roma’yı ben yakmışım gibi, ‘Sen de mi Brütüs’ çemkirmeleri çıkıyor karşıma. Ama depremden önceki yazılarımızda ve canlı yayınlarımızda iyi gittiğinizi, en az 2 garanti, 3’ü zorlayabileceğinizi yazan, söyleyen bendim. 

Siz kendi kuyunuzu kazdıysanız, siz kendi ayağınıza kurşun sıktıysanız, siz bindiğiniz dalı kestiyseniz, ben ne yapayım, haydi Fatmagül’ün suçunu anladık da benim suçum ne?

*

Kıymetli okurlar, depremden sonra şahsım şehrinde insan yapısının hızla değiştiğini herhalde fark etmişsinizdir. Genç nesil dediğimiz Z kuşağı bu değişimi doğal olarak bilmez ama biraz yaşlı olanlar her şeyin fazlasıyla farkında. 

Seçime 7 ay kaldı şunun şurasında. Cumhur ittifakının keyfi gıcır, millet ittifakı içindeki hır gürü gülerek, sırtını ve göbeğini kaşıyarak izliyor da, kendileri de hem milletvekili, hem oy kaybettiklerini unutmasınlar!

*

Hepsi bir tarafa da, şahsım şehrinde iş dünyası sıkıntılı, kaygılı, yarına dair endişe içinde. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu meselede etkin ve yetkin olanlar bile yüksek perdeden, büyük harflerle konuşamıyorlar.

Tayyip’çi olduğunu göğsünü gere gere söyleyip, (ki ona BABA diyor) AK Partili olamadığını söyleyen cesur yürek bir işadamı ile konuşuyorum, şehrin 30 senede zor ayağa kalkacağına inanmış, inandırmış kendini.

Zira ithalat ihracatın bir adım önünde. Döviz kuru her geçen gün tırmanışta, Türkiye’nin eski Türkiye olmadığını herkes biliyor, konuşuyor (ama sesini kısarak) eskiden kendi kendine yeten, kendi yağı ile kavrulan iş dünyası, şimdi kavrulacak yağ da bulamıyor!

Şehir ayağa kalkacaksa, önceliği sanayi ve iş dünyasına, ticaret erbabına, esnafa vermek gerekiyor.

*

CHP kendi içinde bir mücadele, savaş veriyor. Kılıçdaroğlu’na karşı kılıçları çekenler, kazan kaldıranlar koltuk, (Baksanıza, yerelde senelerdir CHP’nin Onikişubat ilçe başkanlığını yapan Ünal Ateş bile giderayak partisini topa tuttu, aslında hedefinde Ali Öztunç vardı, il başkanı Esat Şengül’ü bile istifa etmeye çağırdı, zorladı. Bayramda yüreği, ciğeri çok yemiş belli ki) unvan peşinde koşarlarken, demokrasinin kimsenin umurunda olmadığına şahit olmuyor iken, biz hangi gazeteciliği yapacağız!

*

Ali Öztunç faktörü her zaman ve her yerde geçerli. Gülhane Parkındaki ceviz ağacı, hatta polis bile farkında iken bu gerçeğin, iktidar da, ana muhalefet de bunun farkında olmalı.

Neticede siyasetin aparatı haline geldik! Toplu ağlama seanslarını gelenek haline getirip, ezberlenmiş kavramları konuşup, ezberlenmiş ve artık bıkkınlık veren habercilik zihniyeti ile topluma bir şey de veremez hale geldik.

Günümüzde, cesaret ile akılsızlık arasında ince bir çizgi var ya, işte biz tem da o çizginin ortasında debelenip duruyoruz.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol