banner1483

Yazar Çiğdem Toker’i Hürriyet Gazetesinden beri takip eder, okurum. Araştırmacı, analizlere yer veren iyi bir gazeteci Çiğdem Toker. Ulusal ve sosyal medyada, Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesinde çalışanların cinsel hayatı ve mezhebinin didiklendiği haberini okuyup, insanların ağzındaki baklayı çıkartması ardından, önce gazeteyi okumayı yeğledim.

Bilgi kirliliği yaşanmasın, ezbere ve önyargılı karar verilmesin istedim.

Haberi ilk servis eden yerel bir internet sitesi oldu.

Tamam, yazar da soruyor zaten yazısında, “Kim cinsel hayatı, mezhebi felsefi görüşü, ırk bilgilerinin çalıştığı işyeri tarafından kaydedilmesini, bilgilerinin işlenerek bilmediği yerlere aktarılmasını ister?

Aklı başında hangi birey, sırf maaş ödüyor diye işyerine parmak izinin,  klavyeye basma şeklinin, yürüyüşünün, bunun gibi biyometrik ve genetik verilerini işlesin diye rıza gösterir?”

Yazar da kendisi itiraf ediyor zaten. Sizler gibi, bizler gibi, hepimiz gibi.

“Hiç kimse!”

*

Neymiş, Büyükşehir Belediyesi çalışanlarından bir belge imzalamaları istenmiş.

Türkiye bir hukuk devleti ve vatandaşı koruyan kanunlarla yönetiliyor. Devlet vatandaşına çelme takmaz, devlet vatandaşını itibarsızlaştırmaz, devlet vatandaşına kaşının üstünde gözün var demez, devlet vatandaşının şahsiyetine, namusuna ve yaşam alışkanlıklarına karşı her türlü tedbirleri alır.

Hal böyle olunca, devlet vatandaşını kıyafetinden, ırkından, cinsiyetinden dolayı yargılamaz! Kimsenin de cinsel hayatını sorgulamaz!

*

Neymiş efendim, Büyükşehir Belediyesinde çalışan personele bir belge imzalamaları için dayatma yaşanmış. Siz adını ister fişleme koyun, ister işleme!

Kişiye ait bilgiler rızası olmadan açıklanamaz! Gerçek ise, yalan değilse, hareket nereden baksan tutarsız, nereden baksan yanlış! Kişilerin özel bilgileri kontrol altına alınamaz, dayatma aracı olarak da devreye sokulamaz! Şayet genele şamil hastalık ise mesele, devlet veya ilgili kurumlar elbette vatandaşı ile yakından ilgilenecek ilgileniyorlar da zaten!

Komşu ilimiz nelerle uğraşıyor, biz nelerle!?

Dün akşam, KENT KULİSİ canlı yayınında da söyledim, bizim birbirimizi itibarsızlaştırmak, yemek, harcamak, yerden yere vurmak, küçük düşürmek için başkalarına, düşmana gerek yok. Biz birbirimize yetiyoruz. Bu meselede üstümüze yok, evvel Allah mahiriz!

*

Geliyorum olayın püf noktasına! Geçenlerde, yine KENT KULİSİ canlı yayınında da ifade ettim, muhalefet cephesinin her geçen gün agresif, şehri küçük düşürme noktasında ne varsa ulusalda yazdırılması, konuşulması, seçilmişleri, atanmışları kamuoyu nezdinde yarattığı olumsuz algılar yüzünden bitirmeye çalışırken, şehre, seçilmişlere, atanmışlara zarar veriyor, bunun da adını muhalefet koyuyor.

Muhalif kanadın yukarıda ifade etmeye çalıştığım sözde fişleme yüzünden olayı dehşet verici olarak yorumlamış. Nitelendirmiş!

Doğru ise haklı mı, haklı. Çalışanlar böyle bir belgeye imza atmaya zorlanmış mı, işte orası meçhul ve iddialar gırla. Dedikodu ile iddia ile bu şehir ülke genelinde imha edilmez, edilmemeli, itibarsızlaştırılmaz, itibarsızlaştırılmamalı.

Biz böyle eften püften meselelerle mi gündeme gelmeliyiz.

*

Tamam, Hayrettin Başkanı eleştirin, yapmıyorsa, yapamıyorsa hesap sorun!

Her geçen gün erim erim eriyen özel idare binasını konuşun, valilik binasının Kültür Park’a yapılacağını sorgulayın, her ne kadar Karayollarının sorumluluğunda olsa da işkenceye dönüşen, bir türlü bitirilemeyen Arsan Kavşağını dilinize dolayın, günah keçisi ilan edilen ILS cihazı için yetkili ve etkili insanları hesaba çekin!

Ama çalışanların cinsel hayatını kayıt altına alıyor diye, hiç de edepli olmayan, şık düşmeyen, gayri ahlaki bir iddiayı ortaya atıp da insanları rencide etmeyin!

Biz muhalefet kanadının siyasetine karışmayız tabi. Duruşuna, üslubuna ve söylemlerine… Kendi fikirleri, kendi tercihleri, kendilerini bağlar ağızlarından çıkan.

Ama eleştiriyi belden aşağıya taşır, insanların cinsel yaşamına kadar taşırsanız, bunun adı muhalefet olmaktan çıkar!

*

Bu şehir 1978 yılında bir acı olay yaşadı. Daha onun izlerini silemedik derken, kana daha yeni yeni baş tutmuş derken, bir de bu cinsel hayatı sorgulama, fişleme olayı doğrusu çok çirkin olmuş!

Aslı var veya yok, bilemem. Bunu flaş flah haber diye servis edip, bu şehrin kronikleşmiş sorunları dururken, insanların bacak arasına karışacak kadar zıvanadan çıkmak kimsenin haddine değil.

Herkesin etnik kimliği, cinsiyeti, özel hayatı kendine.

*

Biz daha 1978’lerdeki acılı faturayı ödeyemedik! 45 yıllık bu acı sayfaya rağmen hala mezhep, ırk, cinsel hayat gibi özel bilgilerin işlenmesi, fişlenmesi için çalışanlardan rıza istenmesi insanı düşündürmez mi, düşündürür elbet.

Ne oldu? Yazanların, ulusal basına servis edenlerin eline ne geçti?

Başkan Hayrettin Güngör, tokat gibi bir cevapla asılsız ve mesnetsiz iddiaları suratına çarptı.

Yazıktır, ayıptır!

Şehrin kaderi ile geleceği ile namusu ile iffeti ile oynamayın! Buradan ne siyasilere, ne basına ekmek çıkmaz!

*

Başkan sayın Güngör’ün hırsızlığı varsa, yolsuzluğu varsa, hizmet üretmiyorsa, israfı önlemiyorsa, yolsuzlukların, edepsizliklerin üzerine üzerine gitmiyorsa, tamam, vurun abalıya, ben de yanınızda yer alırım!

Ama siz sadece kurumu değil, Kahramanmaraş’ı cezalandırıyor, bir milyon 250 bin kişiyi zedeliyor, insanların itibarı kadar şehrin de itibarını iki paralık etmek için yarış yapıyorsunuz!

Bakın, Başkan da bir aile reisi, onun da Allah bağışlasın eşi ve iki güzel kızı var. O da bir baba! Bunları düşünün, ama yalanla, iftiralarla, asılsız ve mesnetsiz iddialarla başkalarının dedikoduları ile ne şehri, ne belediyeyi, ne de başkanını küçük düşürmeyin!

Hayrettin Başkanın avukatı değilim, olmaya da niyetim yok. O, dürüst bir yerel yönetici. Lakin madem bu şehirde yaşıyoruz, bu şehrin evladıyız, kadim kentiz o zaman, şayet Başkan Güngör vurulacaksa, ilk kurşunu en masum kim ise o sıksın, yok şayet darağacına çekilecekse darağacı altındaki tabureyi hiç günahı olmayan çeksin!

Var mısınız?!

*

Yazıyı bir veciz sözle bitirmek isterim, “Gördüm ve başımdan geçti demek, duydum demekten daha mükemmel bir muhakeme şeklidir!”

Muhakeme derken, biraz de nefis ve vicdan muhasebesini unutmayın!

Bu işin vebali de var ve kul hakkına girer! Sonra, namus, iffet ayakaltına yakışmıyor!

Yalanlar, iftiralar, çamur atmalar, muhalefete de yakışmıyor!

*

Nokta koyayım diyorum, olmuyor. Yazının gazetede çıkması sonrası bir ağız dalaşı başladı. Tivıtırdan cevap yetiştirmeler, belge göndermeler. Birbirlerine verip veriştirmeler, yok öyle değildi böyleydi, yok böyle değildi şöyleydi. Düzeltirim, düzeltirsin muhabbetleri.

Bırakın bu işleri, cin şişeden çıkmış, balon patlamış, bu saatten sonra neresini düzeltseniz elinizde kalacak!

Olan şehre oluyor, yazık!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol