banner1483

Manşet dâhil, her gün iki veya üç köşe yazısı.

Gündemi belirlemeye, yakalamaya çalışıyorum. Amma az, amma çok. Eş dost, gündemi belirlediğime dair yorumlarını, iltifatlarını sıralarken, kimse beğensin, aferin desin diye yazmadığımı da kaydetmek isterim.

Benim bu Şehre sorumluluklarım var. Bu şehre dair hikayelere yazıp, insanlara ve sorunlara dokunabildiğim sürece görevimi yapmış olacağım inancıyla,

Ben bu şehrin evladıyım. Burada doğdum, burada öleceğim.

Zaman zaman yazdıklarımızla incinenler, alınanlar, kırılanlar, gönül koyanlar, sitem edenler çıkıyor, çıkabilir.

Olsun! Eleştiriyorsam, birilerini hedef göstermek, incitmek, kırmak için değil, memleketimin kronikleşen sorunlarını çözmek için, katkı sağlamak içindir.

Yoksa kimseyle bir alıp veremediğim, hesabım yok.

Ama gel de anlat insanoğluna.

*

Sonra dedim ki kendime; “Ne diye uğraşıyorsun milletin derdiyle hangi iyiliğini bilen oldu? Düştüğünde kaç kişi elinden tuttu? Herkeste devasa bir  maske dost postunu giyen kim bilir kaç kişi var çevrende. Bu insanlık görevindi de bir tek sen mi alındın üzerine?” dedim kendi kendime...

Bazen kendimi mahallenin delisi yerine koyarım, şehrimin dertleriyle dertlenir, insanların sevinç ve üzüntülerinden kendime pay çıkartır, şehir hikâyeleri yazmaya kalkışırım!

Ne demiş şair; “Huzur mu istiyorsun? O zaman az insan, az eşya... Şimdi kaldır kafanı, doğrult belini ve hayatını sadece seni hak edenlerle yaşa!”

Düşündüm, haklı adam!

*

Başlığa baktım bir kere daha. Yine kendi kendime söylendim deliler gibi, ‘Bu şehirde zaten hikâye siyasilerden, hikâye gazetecilerden, hikâye sivil toplum kanaat önderlerinden, hikâye belediye başkanlarından geçilmiyor!’

Başka kim kaldı geriye.

Bürokratları da dâhil edin benim adıma!

Ve mümkünse muhtarları da…

Başka…

Başka aklınıza kim, ya da kimler geliyorsa, ekleyin gitsin! Eklerseniz adamı Ahırdağı’na kaldırmıyor nasıl olsa!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol