Baktım, memlekette itirafçı olmayan, iddianame hazırlamayan yok, eh yerel siyasete benim de bir katkım olsun, çorbada tuzum bulunsun istedim, aşağıdaki iddianameyi hazırladım. Ha, bazılarının canı sıkılabilir, fincancı katırları ürkebilir, çünkü ‘kral çıplak’ denilince kimsenin işine gelmiyor ya, çemkirenler bile çıkabilir. Dert değil. Ülkem için, şehrim için icap ederse, ki icat çıkartmak da benim işim, casus da olurum iddianame de hazırladım.
Benim hazırladığım iddianame öyle 4 bin sayfa falan olmayacak. O kadar donanım, bilgi yok bende. Olduğu kadarla idare edin!
Buyurun…
*
Daha önce de yazdım, yine yazıyorum ve iddia ediyorum, yakın tarihte bazı milletvekilleri parti değiştirecek, hatta kimi belediye başkanları güzergâhı şimdiden belirlemiş bile, güçlünün yanında yer almak adına o partiden bu partiye geçecekler. Tabi siyaset matematik işi, Amerika’yı yeniden keşfe gerek yok, ama siyasetçi isen matematiği iyi bilecek, sınıfta kalmama noktasında partini seçecek iken daha tehennili hareket edeceksin.
Peki, hangi milletvekilleri, hangi belediye başkanları parti değiştirecek derseniz, sizler az çok tahmin edebiliyorsunuz. Bana gaz verip ağzımdan af almaya çalışmayın nafile yere! Zırnık koklatmam valla!
*
Şu sıralar Trabzon Caddesine, Toki ve Emlak Konut tarafından yapılan binalar her ne kadar şehrin ruhunu, kültürünü yansıtmıyor olsa da, ki daha önce buralarda oturan insanlar daracık, kümes kadar yerde oturmayıp çoktaaaan şehrin batı yakasına taşınsalar da bu caddede kiraların 25 binden başladığını bilmeyen yok.
Çok fazla, fahiş. Olsa olsa bilmem ne için kiralanır. Sonuna başka kelime eklemenize gerek var mı, bilemedim. Neyse ne de, bu 25-27 bin bandında geçen kiralar düşecek, göreceksiniz. Zira yapı stoku dediğimiz bir gerçekle karşı karşıyayız. Emlakçıların da burunlarının deliği kırılacak, mecburen fiyatları düşürecekler. Zaten ev sahiplerinde Allah korkusu kalmadı, emlakçılar onlardan aşağı kalırlar mı bilemem de, bu semtlerde kiralar düştü düşecek. Mecburen, mecburiyetten. İddia ediyorum.
*
Depremde akıllanmadık, ders almadık, daha da merhametsizleştik, vicdanı kaldırıp bir kenara koyduk, pandemi, deprem derken üçüncü vurgunu yedik. Bu sene Allah’ın gazabına mı uğradık bilinmez, fay hattı yerin altından değil de beynimizin içinden mi geçti, ülkemde bazı bölgeleri don vururken, biz de nasibimizi aldık, yazın ortasında doğa acımasız yüzünü gösterdi, yani sebze-meyveler ciddi zarar gördü, ne ceviz kaldı, ne üzüm. Diğerlerini siz düşünün artık.
Ceviz diyarı Çağlayancerit’te bile bir tane ceviz yokken, çarşıda-pazarda ‘Çağlayancerit cevizi’ ayaklarına ceviz, Bertiz yöresinde bırakın şıralık üzümü, misafire ikram edecek yeterli üzüm yokken, ‘hakiki üzüm pekmezi’ ya da ‘gerçek gün pekmezi’ diye millete çaydan veya bilmem ne katılmış artıklardan pekmezi yutturuyorlar millete. Ceviz çevre ilerden ya da Şili’den geldi.
İddiamın arkasındayım, araştırılsın. Gerekirse mecliste soru önergesi verilsin.
*
Vatandaş siyasetçilere inanmıyor, güvenmiyor. Sadece siyasetçiler değil, son senelerde gazeteci kılıklı şantajcı, tüm derdi ondan bundan üç-beş kuruş koparmak olan art niyetli, kurum ve markaları-firmaları yıpratarak ‘yazarım ha, yayınlarım ha!’ sopasını göstererek para isteyenlere inat gerçekten işini adam gibi yapan gazetecileri kast etmiyorum, imalat artığı, linç kampanyası üzerine doktora yapmış, tez hazırlamış üçkâğıtçılar doldu memlekette.
‘Otur bir özel haber, bir köşe yazısı yaz!’ desen, ‘o da ne ki?’ diyecek çapsız, çapulcular sürüsü prim yapsa da kısa süreli, kaybettikleri itibarı, güveni kazanmak için çaba sarf etmeyi bırakın bir yana, yılmıyorlar, tükenmiyorlar.
Ahtapotun kolları gibiler. İddia ediyorum, yakında bunların da defteri dürülecek! Meydan sahipsiz değil.
*
Hazırladığım iddianamede esnaf odaları da var. Gerçi daha önce de zikrettim bu sayfada, hükümetimizin yerinde olsam, devletin sırtına kanbur olan tüm esnaf odalarını, muhtarlıkları ve belediye meclis üyeliklerini kaldırırım. Bakın bakalım, ülkemin bütçesi açık veriyor mu, fazlalık mı veriyor?
Benden duymuş olmayın ama öyle bir duyum aldım. Zaten toplu taşıma aracını kullanan ben, bu iddiamı sık sık duyuyorum. Zaten öyle de diyorlar? Duydum bir yerlerden, birilerinden.
İki kişi konuşurken kulak kabarttım, onlar da esnaf odalarının, muhtarlıkların ve belediye meclis üyeliklerinin kaldırılmasından yanalar.
*
Şu Suriyeli sığınmacıların hakim olduğu Halep Çarşısı. Esnafına bir şey diyemem de, altlarında ve üstlerindeki barakamsı evler, dükkânlar iğrenç, rezil. Şehrin görüntü kirliliğine katkı sağlıyor. Modern Maraş ile ilkel Maraş arasında 150 metre var, yok.
Muhtemelen yerel yönetimler bu meseleye el atacaklar ve Halep Çarşısı’nı ya ıslah edecekler, ya tamamen iptal edip, başka yere taşıyacaklar. istimlak edilerek kirlilik bitecek diyorlar.
Öyle bir duyum aldım, o bakımdan iddianameye ekledim.
Devam edersem arkası gelir de, kestim ki Aydın havası (abası) olsun!
*
Gördüğünüz gibi öyle 4 bin sayfalık değil, birkaç A 4 kağıdı kadar. Okurken sıkılmayın, yorulmayın, ağlamayın diye az söyledim, ama siz çok anlayın, e mi?





