banner1483

Aslında bu tipler için, kedi olmadan fare yakalamaya çalışıyor diyecektim de, ayıp olur dedim, yakıştıramadım kendime, el âlem ne der düşüncesinden hareketle vazgeçtim, tepedeki başlığın daha şık düşeceği kanaatine vardım.

Ha, bu yazıyı neden yazdığımı, neleri, kimleri ima ettiğimi ilerleyen günlerde daha açık ve net dökeceğim önünüze. Çünkü daha erken! Sabredin, bekleyin, göreceksiniz!

Biliyorsunuz, erken öten horozun kafası kesilir bu memlekette. Sonra da tavuk düşmanı ilan ederler alimallah!

Bazıları, çapına bakmadan, özgül ağırlığını teraziye koymadan, daha dün bir bugün iki, hoş geldin sosyal medyanın mavi tiki…

*

Sudan, elektrikten ve silah@kesici aletlerden korkarım. Boyumu aşan suya girmem, yüzme dersen çat pat desem inanmayın, ayaklarım yere değmeli.

Siz de…

Niyetiniz ne bilemem tabi. Tut ki bir büyük camiaya lider olmak istiyorsunuz. Bir kuyumcuya görünün önce, ayarınızı ölçtürün! Sanayi sitesine gidin, ustalara görünün, makine ayarlarınızın normal olup olmadığına baktırın!

Anormal ise makine ayarlarınız, yola çıkmayın! Hatta mümkünse sokağa bile..

Bırakın boyunuzu aşan suları, boyunuzdan büyük işlere de kalkışmayın! Haddinizi bilin! Üstesinden gelemeyeceğiniz işe soyunmayın! Kendinize inanıyorsanız, güveniyorsanız, eh biraz da sektöre ait tecrübeniz varsa, özgüven sahibi iseniz, girmeyi düşündüğünüz kurum ile alakalı yeterli bilgilere de sahipseniz, mesele yok da, bir de büyüklerinizle, abilerinizle istişare edin!

“Ben şu meseleden dolayı bu yola çıkıyorum, niyetim halis, başarabileceğime, devrim yaratacağıma, farkındalık sağlayacağıma inanıyorum, ne dersin!”

*

El öpmekle ağız pis olmazmış! Tartışın, danışın, istişare sünnet, istişareden kaçınmayın! Danışan dağ aşmış, danışmayan yolda şaşmış sendromu yaşamayın sonra!

Diyelim ki bir işe niyetlendin. Daha sen kuyumcuya gitmeden senin ayarını ölçmeye kalkışırlar. ‘Acaba sahte mi, yoksa gerçekten 24 ayar mı, bakın 14 ayar da olabilir!’ diyenlerle karşılaşabilirsiniz.

Bir kere…

Nişan almadan tetiğe basmayacaksın! Gez, göz ve arpacık diye bir kural vardır.

İki ölçüp bir biçecek, sonra karar vereceksin! “Ben neyim, ben kimim, etim ne budum ne, bu şehirde, niyetlendiğim alanda karşılığım var mı, hadi kapıdan içeri adım attım diyelim, nasıl karşılanırım, sonra o alana, o sektöre, o mecraya ne gibi faydalarım dokunur!” diyecek ve kendi kendine muhakeme yapacaksın!

Biliyorum ve farkındayım, kendi kilosuna, kendi kareköküne, kendi özgül ağırlığına bakmadan, kendini teraziye tartmadan bazıları niyet besliyorlar, onlar da ‘bu yarışta bizler de varız!’ diye yola çıkanlardan…

*

Her yarış, her seçim demokratik çerçeve içinde olmalı. Ve bir kuruma baş olmak, başkan olmak herkesin hakkı. Demokrasi ise söz konusu olan, gerisi teferruattır.

Özgüvenin olacak önce! Yeteneğin, cesaretin, karşılığın… Biliyorsun, karşılıksız çekler bile ödenmiyor, bankadan geri dönüyor! Acısını sorma, içinde isot var!

Demem o ki…

Akıl yok başta, ne işin var Maraş’ta!

*

Okurlarım sitem ediyor, ‘Bilmece gibi yazıyorsun, birkaç kez okuduğumuzda ancak ne demek istediğini anlayabiliyoruz. Biraz açık yazsan olmaz mı, bize işkence çektirmekten zevk, keyif mi alıyorsun!’

Yok canım, ne haddime!

Size kıyar mıyım? Biraz beyin jimnastiği yapmak, empati kurmak, sizi ders çalışmaya davet etmek, ‘nedir, ne değildir, kimdir!’ gibi merak uyandıracak sorularla ödevinizi başarı ile yapmanızı sağlamak istedim, hepsi o…

Olursa Nisan’a, olmazsa Ekim’e…

Ya da…

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol