banner1483

Bu yazıdan bir şey anlayacağınızı sanmıyorum. Zaten başlığa bakıp benim kafayı yediğime hükmedeceksiniz peşin peşin! Olsun, siz yine de okuyun, belki kendinize yarar bir şeyler bulursunuz!

Okumasanız olur da, yine de siz bilirsiniz!

Temel, arkadaşı Dursun’a nasıl araba sahibi olduğunu anlatıyormuş; “Bir gün otostop yapıyordum. Mini etekli güzel bir sarışın durdu, beni arabasına aldı. Bir süre gittikten sonra, güzel kadın arabayı kenara çekti, mini eteğini çıkartarak, ‘Benden ne istersen alabilirsin!’ dedi. Ben de arabayı aldım!”

Dursun da, “İyi yapmışsın arkadaşım” demiş, “Zaten mini etek sana hiç yakışmazdı”

*

Bu şehre gelen her kim olursa olsun, ki bürokratı da dâhil, hizmet etmeye geldiğini söyler. Doğru olanı bu. Kimse keyif çatmak için, oturduğu yerden maaş almak için, kimse yan gelip yatmak için maaş almayı düşünmez, aklından geçirmez!

Siyasiler de öyle!

‘Pazara kadar değil, mezara kadar emrinizdeyim!’ derler. Mezarlık yanından geçerken ıslık çalar da, pazara gidip bir kilo iyisinden hıyar, bir kilo Bulanık domatesinden almayı aklına getirmez!

Danışman var nasıl olsa, gider alır.

Hizmet Allah için!..

*

Akdeniz oyunlarında falan izlemişsinizdir. Çıta ile yüksek atlama diye bir spor branşı var. Ne kadar yükseğe fırlatırsan kendini, rekor kırıyor, madalya sahibi oluyorsun!

Bakın parti marti yazmıyorum. Yazı genel. Kimse üzerine alıp da alınganlık göstermesin. Ha gösteren de çıkarsa, olursa umurumda değil, bilesiniz!

Bakıyorum, palavra bol, icraat yok! Göz boyama, mavi boncuk dağıtma gırla, meydanda bir şey yok! Ego yüksek, teklif ediyorsun canlı yayın için, ‘bakalım’ diyor. Eh, biz de bakarız canikom, biz de… Şunu yaptık, bunu konuştuk, şundan söz aldık, bundan size bir şeyler ayarladık, tamam da görünürde bir şey yok!

Seninki düpedüz çıtasız yüksek atlama! Bu kafayla, bu zihniyetle anca gidersin bilmem nereye!.. Sıla’ya…

Kâr etme amacı olmayan bir işletmede yöneticilik ‘çıtasız yüksek atlamaya’ benzer. Ne, nereye ve kime atladığını da bilmez!

Diyeceğim o ki, amaç kâr değilse, sonuç mutlaka zarardır.

*

Ülkemizi 100 yıl sonra yine tekkeler, tarikatlar sarıp sarmalamaya başladı. Mantar gibi çoğalıyorlar. Hepsi kendi içinde devlet sanki. Dini çıkarlarına alet ediyorlar, kadrolaşıyor, vakıftı, hayırdı, iyilikti, hizmetti derken malı götürüyorlar yavaştan yavaştan.

Tekke olur, tarikat olur da şeyhleri olmaz mı? Dede ölür, şeyhlik babaya, baba ölür oğluna kalır.

Miras gibi.

Hepsi de dini istismar ederler, çıkarlarına göre fetva verirler, insanları uyuşturmaktan öte, samimi olmadıkları için de bizi Allah ile aldatmaya çalışırlar.

Bu tarikatlardan birinin şeyhi, “Bize hizmet edenlerin listesini Allah’a bildiriyoruz!” demiş.

Nasıl bildiriyorlar, insan merak ediyor; faksla mı, mesaj mı çekiyorlar, vatsaptan mı yazıyorlar, e.mail mi atıyorlar, bilemiyor insan. Okuma yazması varsa, mektup da yazıyor olabilirler.

Artık kabul edip etmemek Rabbime kalmış. Tövbe tövbe!

*

52 yıla sığan gazeteciliğim sebebiyle bana da zaman zaman dostlarım ‘Şıh’ımderler ama benden ne şeyh olur, ne Bağdat Müftüsü.

Yine de, bu kadim şehre hizmet ettiğini söyleyen, bu şehirden kendini sorumlu sayanlar, bu şehre hizmet edebilmek için canla başla çalıştığını belirtenler, lütfen isimlerini bana bildirin, ben de yüce Rab’bime ileteyim.

Belki mini etek sahibi olamazasınız ama bakarsınız araba sahibi olmuşsunuz!

E hadi hayırlı olsun, güle güle binin!

 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol