Tabi hemen sözlüğe baktınız, ‘biteviye’ ne demek! Yazıyı okuyunca meramımız ortaya çıkacak, kelimenin anlamı da kendini bulacak zaten!
Canın çekse bile, çok sevsen dahi biteviye kabak dolması yersen miden gün gelir tepki gösterir, ‘Yeter, biraz da bulgur pilavı ile cacık yersen ölür müsün?’ der. Israr edersen maazallah kalp spazmı geçirirsin!
Ha, her hıyardan cacık olmaz diyorsan, bak ona bir şey diyemem, itiraz etmem! Hele hele memlekette o kadar çok hıyar varken!
*
Şehrin temel sorunu deyip deyip biteviye Aksu Çayı’nın zehir aktığını yazarsan, konuşursan, demek yazacak malzeme kalmamış elinde, yazdın ve konuştun da ne oldu, sap gibi kalıverdin işte ortada. Rotayı başka sorunlara çevirmen lazım azizim!
Biteviye havaalanını yazdık, yazıyorlar, konuştuk, konuşuyorlar. Ne geçti elimize, bir arpa boyu yol alabildik mi? Kendimiz çaldık kendimiz oynadık! Sahi ILS cihazı takıldı mı, yoksa muadili bir cihazla bizi kandırdılar, gazımızı mı aldılar, öyle bir algı mı yarattılar?
Uçaklar komşuya abone zaten. Vatandaşın çektiği çile, kaybettiği zaman kimsenin umurunda değilken, kim takar ILS cihazını, pardon Mehmet Fiskeci’nin yazılarını.
*
Yol medeniyet diyoruz da, medeniyet bize uzak galiba ki, senelerdir yazıldı, konuşuldu, tartışıldı ama Suçatı - Ilıca arasındaki yaklaşık 30 kilometrelik yolu iyileştiremedik. Biteviye konuştuk, durduk, ancak çene patlattık, klavyede tuşları eskittik.
Hatırlayın, sayın Veysi Kaynak Başbakan Yardımcısı iken yatırım programına bile alınmış, kaynak dahi aktarılmıştı, hatta yol üzerinde tünel açılacak, viyadük yapılacaktı. Yani Ilıca’ya ulaşım konforu sağlanacak, bu tatil ve sağlık turizminin kalbi mahalle cazibe merkezi haline gelecekti. Ilıca’ya gelenlerin kullandığı üzücü, acı ve kırıcı da olsa gerçek bir kısa cümle var, ‘sizin sahibiniz yok!’ Var da biz mi görmedik?
*
Yahu onu bunu bırakın da, depremden sonra şehir yeni yeni toparlanmaya çalışıyor. Şehir her gün yeni çehre ile çıkıyor karşımıza ve öyle anlar oluyor ki, şaşırıyoruz, dün yoktu, ne çabuk yapıldı, bitti diye. Yeni yeni yollar, yeni yeni sokaklar, yeni yeni bulvarlar açılınca, evler de bitme noktasına gelince, şehrin rengi, dokusu ve kokusu yanında coğrafyası da değişti.
O eski sokaklardaki, cadde ve kaldırımlardaki yaşanmış hayat hikâyelerini, hatıraları unutun artık!
‘Vay be, biz senelerdir bu şehirde mi oturduk, yaşadık!’ deyiveriyor insan. Şehri tanımakta zorluk çekiyorsun zaman zaman.
Evet, biteviye Trabzon Bulvarı üzerinde bir umumi tuvaletin olmadığından yakındık. Uzunoluk ile Bahçelievler Camia arasında bir umumi tuvalet yok. Ulu Camii tuvaletini söylemeyin, iğrenç, pislik ve ahlaksızlık yuvası. Büyükşehir Belediye yetkililerine ilettik sıkıntıyı, rezaleti uyardık kaç kez; aldıran olmadı. Ciddiye almadılar demek!
Bizde tuvalet kültürü yok. Girin camilerin tuvaletine, sanki edebiyat sayfası, küfürler, ahlaksız teklifler, iğrenç sapıklıklar. Yol medeniyet diyoruz da, asıl medeniyet tuvalet ve kültürü. O da bizim semte daha uğramadı çok şükür, hamdolsun, inşallah, maşallah!
Ve… Deprem sonrası TOKİ, EPP ve Emlak Konut’un yaptıkları evler, siteler arasına bir umumi tuvalet koymak, yapmak çok mu zordu. Yaşlıları, çocuklu kadınları, engelli vatandaşları nereye koyacaksınız, onlara hangi gözle bakıyorsunuz! Sıkıştınız, ihtiyacınızı nereye yapacaksınız. Biz uyaralım, biz eleştirelim, biz kamuoyu oluşturalım, belki dikkate alan çıkar.
Onlar almasa da biteviye eleştirmeye, uyarmaya devam.
*
Aracınızla giderken bir şarkıyı-türküyü en fazla iki kez dinersiniz. Sonra ya frekans değiştirir, ya kapatıp kendiniz mırıldanırsınız. Aynı yoldan gitmek, aynı şarkıyı tekrar tekrar dinlemek gibidir. Biz, biteviye aynı sivil toplum kuruluş başkanları ile aynı belediye başkanları ile aynı gazetecilerle, aynı milletvekilleri ile yol yürümek zorunda değiliz.
Değişim ve dönüşüm her zaman iyidir! Yeniliklere yelken açmazsanız, rotayı düzgün belirlemezseniz, limana çakılır kalırsınız!
*
Uzattım kısa kesiyorum, biteviye aynı dondurma işletmesine vurmak ne size, ne şehre bir yarar sağlar. Bir bardak suda fırtına koparmak, biteviye firma ve markaları hedef haline getirmek sizi bitirir. Zaten olmayan itibarınızı yerlerde sürüklerken, biteviye aynı kamera oyunlarına, video kurnazlıklarına talim ettiğinizde, sırası gelir, denk düşer, bir gün sizi de Voyvoda gibi öyle bir kazığa oturttururlar ki, Kara Murat gelse kurtaramaz sizi.
Tamam, biteviye aynı şarkıyı söyletmen bana!





